Sevgili Arkadaşlarım, Kıymetli Kardeşlerim, Canlar
Bu hafta ziyaret ettiğim bir büyüğümün sohbetinde din ve siyaset üzerine sohbet ettik. Neden toplum bu hale geldi ile başladı söze ve devam etti . Müslüman toplumları yönetenler , siyasetin hukuki ve ahlaki değerlerle ilişkisini kopardıkları için toplumsal bunalımla karşı karşıyadır. Gerçekte siyaseti din adına inşa etmiş ve meşruiyetini ondan almış siyasi çekişmeler din kisvesi altında yürütülüyor.
Hz. Peygamber’in vefatıyla birlikte başlayan din-siyaset ilişkisi, iktidarın kaynağı ve meşruiyeti, kapsamı ve boyutları ile ilgili tartışmalar kabileci Arap siyaset geleneği, dönemin iktidarı ve yöneticilerinin tepkileri gölgesinde günümüze kadar devam etmiştir. Bu çerçevede dört halife dönemi ve sonrası yaşanan siyasi olaylar, “İslami siyaset doktrini” olarak savunmacı ve tepkisel bir üslupla günümüze kadar gelmemekle kalmamış halada devam etmektedir. Din Müslüman toplumun en zayıf yönü olarak görülmüş, ancak iktidarın kaynağını ve meşruiyetini Müslüman topluma dayandıran bir siyaset anlayışı benimsememiştir. Sonuçta Liderlerin ülkeyi yönetirken din-siyaset ilişkisi konusunda mahiyet, yöntem, amaç ve söylem açısından tamamen farklı olduğu aleni apaçık ortadadır. Ancak liderlerin bakış açısı sorunlara odaklanmak yerine siyaseti din üzerinden yürüterek ahlaki ve hukuki değerleri yok saymaktadırlar.
Sevgili Dostlarım Canlar
Bazı Müslüman geçinen din tüccarları , Antik Yunan siyaset düşüncesinden yararlanarak İslami siyaset düşüncesini oluşturmaya çalışıyor. Bazı İslam alimleri ise, liderlere ve onun seçtirmiş olduğu milletvekili olarak sorumluluk üstlenenlere nasihatlerde bulunarak yukarıda belirttiğimiz meseleleri yani hukuki, siyasi ve ahlaki değerleri anlatarak onları yönlendirmiştir. Bu nasihatlere uyan eski liderleri Merhum Necmeddin Erbakan , Merhum Alparslan Türkeş gibi liderlerin tecrübelerini dile getirerek övgüler yağdırmayı ve iyi örnekler üzerinden nasihatte bulunmayı da eksik etmemektedirler.. O dönemin İslam alimleri , bir taraftan din ve siyasetin doğasını ayırırken diğer taraftan da ahlaki ve hukuki yönleri anlatmaktaydılar. Bu alimlerden önce, bu görüşlerin aksini savunan az sayıda da olsa bu gün olduğu gibi bazı din tüccarları vardı. Ancak azınlıkta olmaları o zamanın liderleri bu gün olduğu gibi din tüccarlarına pirim ve taviz vermemişlerdir.
Sevgili Arkadaşlarım, Kıymetli Kardeşlerim, Canlar
Bu Haftaki sohbet te değerli Hocam Dr. Abdulcelil Kalem beyle “Bir Din Olarak İslam’ın Mahiyeti”, “siyasetin mahiyeti”, “dinîn siyasî temsili”, ve sözde yöneticilerin egemen olma telaşını ele alırken , İslam’ın kurumlardaki siyasete ilgisi idi 18 yıllık başhekimlik yapan değerli hocam birilerinin İslam adı altında bir celsede harcanması bunu göstergesi değil midir ? Yıllardır tanıdığım kıymetli hocamın mesleğe başladığı ilk günden bu güne kadar olan sürede sicilinde zerreyi miktarda bozukluk olmamasından dolayı hemen din devreye sokulmuştur. Neden mi? Çünkü Dr. Abdulcelil Kalem , Muhafazakâr Milliyetçi ve Devletçi olması devletin çıkarlarını her şeyin üzerinde tutması sözde Müslüman bir takım yöneticilerin çarkına çomak sokması nedeni ile harcanması abesle işgal değil de nedir ?
Beyler İslam demek yani Müslümanım demek barış, huzur, teslimiyet, esenlik, mutluluk ve gönülden benimseme demektir . Yani Akıl sahiplerini, kendi iradeleriyle doğruya ulaştıran ve onlara dünyada mutluluğu, ahirette de ebedi saadeti temin eden ilahî kuralların tamamıdır. Bunu gerçekleştiren bir insanın, yaratıcısıyla ve hemcinsleriyle ilişkilerinin temelinde sevgi, sulh, emniyet ve inandırıcılık vardır. İslam’ın en genel anlamda adalet ve meşveret olmak üzere siyasete dair insanın özgür iradesiyle hayata geçirilen ahlaki ve hukukî iki temel dayanağıdır, kimse ben hakimim ben ne dersem olur demesin.
Bizim inancımızda mutlak hakimiyet, eşi benzeri, ortağı ve dengi olmayan sonsuz ilim ve mutlak güç sahibi yüce ve kutsal varlık olan Allah’ındır. ] Allah her şeyin yaratıcısı, düzenleyicisi ve devam ettiricisidir. O, her şeye gücü yetendir. Tüm varlığı çepeçevre kuşatmıştır. Mutlak ve özgür irade sahibi Allah, âlemde egemenliği elinde tutar. Allah, insanlara mutlak değil sınırlı özgürlük ve tasarruf hakkı vermiş ve bu çerçevede sorumlu tutmuştur .
Son söz olarak Din-devlet ilişkisini sağlıklı bir yapıya kavuşturmada, insanlığın kurumsal siyasette “laik ve demokratik bir hukuk devleti” tecrübesi önemli imkanlar sunmaktadır. Müslümanlar, Liderler bu konudaki sorunların çözümünde bu tecrübeden geri kalamaz.
SAYGILARIMLA VESSELAM