Sevgili Arkadaşlarım Kıymetli Dostlarım Canlar
Bana "neden çok çalışıyorsun" sorusu anlamsız gelir? Ben hayallerimi gerçekleştirmek adına neden çalışmayayım ki hayallerime ulaşa bilmek için .Aklı olan her insan mutlaka hayallerini peşinden koşmalıdır. Ati yani gelecek yaşanmamış ve ne olacağının Allah’tan başkasının bilmediği kapalı bir kutu yani yarınlar demektir. Azim, gayret çaba demektir. İnsan azmini, çalışmasını bırakırsa fizikken ölmese de ruhen ölmüş demektir. Geleceği karanlık görerek çalışmayı bırakmak ölümdür. Çünkü Allah’a inanan, kadere iman etmiş birisi, gelecekten asla ümidini kesemez. Akıllı, aklı başında bir insan asla çalışmayı bırakmaz. Bugün ne kadar kötü olursa olsun, o çalışmasından, azminden, gayretinden vazgeçmez. En alçakça ölüm azmi bırakmaktır. Ne demiş Mehmet Akif Ersoy : “Atiyi karanlık görerek azmi bırakmak, Alçak bir ölüm varsa, eminim budur ancak.”
Gerçekten hayallerinin peşinden giden bir insan sonucu ne olacak diye bakmaz. Sadece koşmasına bakar. Yoldaki tümsekler, çukurlar, bataklıklar, taşlar onu ilgilendirmez. Yara alsa da koşmasına devam eder. Günümüzde en iyi yerlere gelmiş insanlar ümitlerini, azimlerini asla kaybetmeyenlerdir. Hayallerinin peşinden koşanlardır. Kimisi şoförlük yapmış kimisi simitçilik. Maddi sıkıntılar asla engel değildir çalışmaya. Gelecek kendi kendine karanlık olmaz, onu karanlık yapan hiç şüphesiz insanın kendisidir. Mutlaka orayı aydınlatacak bir ışık vardır. Ama kişi, o ışığı kendi düşünceleriyle ve yaptığı işlerle kapatır. Bu yüzdendir ki geleceği karanlık görür.
Kıymetli Dostlarım, Canlar
Bizim hayır bildiğimizde şer, şer bildiğimizde hayır olabilir. Bu nedenle ümidimizi asla kaybetmemeli, karanlığı aydınlatacak bir ışık muhakkak vardır bunu unutmamalıyız. Hayat kendi ayaklarımıza doladığımız bağlar ve kendi ihtiyaçlarımız doğrultusunda geliştirdiğimiz acil çıkışlarla devam edip, akıp gidiyor. Hayat gerçekten coşkun bir su gibi hızla akıyor. Bizler hayat koridorunda, bitiş çizgisine ulaşmak için yarışanlar gibi aceleyle koşuyoruz. Bizi gayretlendirenler, yolculuk konforumuzu arttıranlar, ayağımıza dolanmış, bizi yüzüstü düşüren arkadaş yada dost görünümlü insanlardır , bunlardan kurtulmak hepsi diyemesem de çoğu bizim elimizde. Mutluluk ve huzur, anlayışımız ne olursa olsun, tarifi ve elde edilme imkanları elimizde olan bir haldir. Sebep arayan da bulur, bahane arayan da.
Planlı ve düzenli iş yapmak , bizlerin dünya ve ahiret işlerini kolaylaştırır ama Planlı ve düzenli iş yapmak olmazsa olmazımız olmalı. Düzenli olmayı tercih edebiliriz. Derli toplu bir yaşamdan daha hoşnut olabiliriz. Dağınıklık ise gücümüz nispetinde gidermeye çalışacağımız, fazlasını da oluruna bırakacağımız bir şey olduğu müddetçe bizim hayatımızda düzensizlik olmamalı . “Tahammülüm yok!” düşüncesine girerse insan yaptığı işin kötü gitmesine sebep olur. Hayırlı bir iş ile meşgul olmak , en büyük isteklerimizden, dünya ve ahiret azıklarımızdan biridir. Allah’ın rızası için helalinden kazanma çabasında ve elimizden gelenin en iyisini yaptıktan sonraki sonucunu , Allah-u Teâlâ’nın takdirine bırakmaktır.. Olursa Allah’ın ikramı, olmazsa imtihanıdır. Ne başarı ne başarısızlık bizim irademiz dahilinde değildir. Bizim Yapmamız gereken gücümüzün yettiği kadar , elimizden gelenin en iyisini yapma çabasıdır.. Gerisi ilahi irade..
Sevgili Arkadaşlarım Kıymetli Dostlarım Canlar
Bakara Suresi 286. Ayetinde Allah-u Teâlâ’nın buyurduğu gibi ‘’Allah hiç kimseye kaldırabileceğinin üstünde bir yük yüklemez. Her canın kazandığı iyilik kendi yararına, işlediği fenalıklar da kendi zararınadır.’’ Bu ayet hayallerin peşinden koşmanın en açık ispatıdır. Hem Allah-u Teâlâ Kur’an-ı Azimü’ş-Şan’da bu ayeti bizlere bildirdiğine göre, kul kendisine çıkaracağı dersi düşünmelidir. Bu bir müjdedir. Gücümüzün yetmediğini yüklemez Mevlâ. Ama aynı zamanda bir uyarıdır. Başımıza gelen, gücümüzün yettiğidir. Bu sebeple ne kadar zor da olsa, hiçbir musibet hakkında “bunu kaldıramıyorum” deme hakkına sahip değiliz. İmtihan ya da zorunluluk gibi görünen bu hal, gören göz için bir tesellidir. Bu da demektir ki ben bu imtihanı kaldırabilirim. Sabrımızı, şükrümüzü, maddi ve manevi gücümüzü arttıran inancımızdır. Kendimizi kontrol etmemizi sağlayan iman gücüdür. Bundan sonra nefsimize ağır gelen şeye, şeytanın verdiği vesveseye verecek cevabımız var, bizi güçlü kılan: “ başımıza gelen musibete sen imtihansın, ben de sabredenlerden olacağım dememiz gerekmektedir.
Kendimizi koyuvermek yok. Gevşeklik yok. Bezginlik yok .Her gün yeniden doğar gibi İslam fıtratı üzere uyanmak var. Bir an her şey üstümüze gelip bunaldığımızda Hz. Ali’nin (r.a) “Ben kendimi bıraktığımda sen beni bırakma Allah’ım” duası var.
Sonuç olarak Rabbimden gaflette olana korku var, hüzün var, Rabbimi bilene. O var, keder yok. Velhamdü lillahi rabbil alemin.
SAYGILARIMLA VESSELAM