Sevgili Arkadaşlarım, Kıymetli Dostlarım, Canlar,
“Sağlık olsun!” belki de en çok duyduğumuz, söylediğimiz ve olmasını istediğimiz sözlerden birisidir. Evet, “sağlık olsun” ama “sağlık olsun” derken aslında ne demek isteriz? Neyi anlatmak isteriz ve hangi sağlıktan bahsederiz.
Evet, sağlık önemli ama günlük hayatta insanoğlu o kadar olumsuz durumlarla karşılaşıyor ki bu gel git, kargaşa ve mücadele içinde öyle “sağlık olsun” kuru bir sözden öte gidemiyor. Hele insan olumlu, yapıcı ve iyimser ve gerçekçi bir tutum içinde değilse bir de üstelik yakınlarından, büyük darbeler almış, yokluklar ve kısıtlı bir güç ve bütçe ile yaşamaya çalışıyorsa “sağlık olsun” o kişi için bir hayaldir.
Sağlığın tek anlamı hasta olmamak değildir. Beden olarak güçlü, hareketli, zihin olarak kıvrak ve zeki, duygu olarak kendini yönetebilen, duygusal zekâsı gelişmiş, sosyal olarak yaşadığı çevre ile olumlu ve anlamlı ilişkiler kurabilen, kendi davranışlarını sorumluluğunu almış, ruhsal olarak yaşadığı çevre, doğa ve diğer canlılarla uyumlu bir ilişki kurabilmiş ve değer üreten bir birey olmak demektir. Neşeli, canlı, iyimser, yardımsever, duygu bağı kurabilen, başkalarını anlayabilen, vicdanlı, şefkatli, insan odaklı ve maneviyatı gelişmiş insan olmak demektir. Bu insan hata yapabilir, yanlışları olabilir ama bazen zorluklar yaşayabilir ama kimseye bilerek zarar vermez. Hatasını fark ettiğinde kendini düzeltir. Utanma duygusu yüksektir. “eline, beline ve diline hâkimdir” İş ahlakı yüksektir, saygı, sevgi ve dürüsttür. İlim irfan yolunda yolcudur. Kendini bilme sevdasındadır. Sürekli öğrenme ve değişme yolunda öğrencidir. Bir gönül insanıdır. Sağlıklı olmak, kas yığını olmak değildir. İnsan sıfatına yakışan tutum ve davranışları ile örnek olan insandır. Evet, sağlık olsun ama sağlık olsun derken neleri anlamamız gerektiğini iyi bilmek ve bildiklerimizi de hayata geçirmek sorumluluğumuz olmalıdır hiç bahane üretmeden.
Kıymetli Dostlarım, Canlar,
Özellikle de bir iş ya da her hangi olay istediğimiz biçimde sonuçlanmamışsa biraz sitem biraz öfke ve bazen de ironi yaparak “Sağlık olsun.” deriz. Belli ki, istenmeyen bu durum bizi çok fazla etkilemeyecek, olumsuzluk yaratmayacak bir şeydir ve bizi pek sıkıntıya sokmaz. Ama konu gerçekten sağlıksa, yaşantımızı, günlük faaliyetlerimizi etkileyecek bir sorun varsa orada “sağlık olsun” diyemiyoruz. Yaşam kalitemizi düşüren bir sağlık sorunu olduğunda sanki sihirli bir gücü varmış gibi doktorlardan medet bekleriz. 40-50 yıl belki daha fazla süre bedenimize gerekli özeni göstermeyen, çok hor kullanan bizler, iş doktora geldi mi bir günde tüm sağlık sorunlarımızı halletsin, bizi tekrar eski sağlığımıza kavuştursun isteriz. Hele de ağrılı, sancılı ağır seyreden bir rahatsızlığımız varsa zaten psikolojik olarak asabiyizdir, patlamaya hazır bomba gibiyiz.
Sevgili Arkadaşlarım, Kıymetli Dostlarım, Canlar,
Hastalığın vermiş olduğu asabiyet ve bazı doktorların anlayışsızlığı oldubitti doktor-hasta ilişkisi sorunlu bir ilişkidir. Doktor ya da diğer sağlık çalışanlarının zor çalışma koşulları, ağır iş yükü, ekonomik ve sosyal sorunlardan paylarına düşen stresi, hasta ve hasta yakını bilmez. Hasta ya da yakınlarının içinde bulunduğu travmayı beklediği ilgi ve yakınlığı, o aşamaya kadar çektiği sıkıntıları da tüm sağlık çalışanlarının aynı duyarlılıkta karşılamalarını beklemekte fazla iyimserlik olur. Bu sorunlu ilişki de taraflardan birinin anlık öfkesi ya da kontrolsüz davranışları ister istemez sağlıkta şiddet olgusunu da beraberinde getiriyor. Dikkat ederseniz toplumda şiddet en çok hasta muayeneleri, doktor kontrolleri ya da yüksek geldiği iddia edilen hesapların ödenmesi sırasında gerçekleşiyor. Kuşkusuz şiddet sarmalı öyle yükseldi ki yaşamın her alanında, her koşulda ve ortamda uygulanmaya devam ediyor.
Tüm bunları niye yazdım. Geçtiğimiz günlerde Numune Hastanesinde yaşadığım olumsuzlukların üst üste gelmesinden dolayı.
Bizim toplumda sık kullanılan söz doktorlar ve hastaneler için "Allah muhtaç da etmesin, eksik de etmesin" cümlesidir. Çünkü asıl tercihimiz sağlık ve afiyet olmakla birlikte, insanın başına bir hastalık gelip canı tehlikeye girdiğinde, doktorun da hastanenin de ehil ve güvenilir olanı arıyor.
İşte bu yüzden, Kanuni Sultan Süleyman, asırlar önce; "Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi/ Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi" demiş. İnsan için akıl, ruh, beden sağlığının ne kadar büyük bir devlet, ne derece paha biçilmez bir nimet olduğunu çok veciz bir beyitle özetleyivermiş.
Son yıllarda, sağlık hizmetlerinde; devrim düzeyinde büyük değişmeler, gelişmeler oldu. Ciddi bütçeler ayrılarak, büyük yatırımlar yapılarak, hatta özel sektörden hizmet satın alınarak dünya ortalamasının üstünde bir seviyeye geldi. Lakin halen, sağlık çalışanlarının psikolojik eğitimi bir temel ihtiyaç olarak orta yerde durduğunu görüyorum.
Velhasıl sağlık idarecileri için âcizane bu taktiği uygulayın derim. ‘’ Akıllı kendi aklını kullanır, dahi başkalarının akıllarını organize edermiş. Bin bildiği varsa bile, bir bilmeze dahi danışıp ondan sonra karar verme yoluna gidermiş.’’ Bulunduğu makam ne olursa olsun yönetici konumunda bulunan herkesin, "dahi" rolü oynaması gerekir. Çünkü bu, tüm işlerde ve işleyişlerde yakın ve uzak çevresindeki enerjiyi sinerjiye dönüştürüp, daha fazla katma değer üretmek zorundadır.
Sağlık hizmetlerinde kalite, öncelikle “yeterli” düzeyde eğitim almış sağlık çalışanları ile sağlanabilir.
SAYGILARIMLA VESSELAM !