Sevgili Arkadaşlarım, Kıymetli Dostlarım, Canlar,
İnsanoğlu, sahip olduğu her şeyi, hatta canını bile vermeye hazırdır. Tüm cihanı ve içindekileri gözünü kırpmadan feda eder; yeter ki eşi ve çocukları onunla olsun, yeter ki sevdikleri yanında olsun.
"Ben kimim, bu dünyaya neden geldim ve nereye gideceğim?" soruları her insanın kendisine sorması ve cevap bulması gereken sorulardır. Varoluşun sırrına ermeden, varlık meselesini çözmeden mutluluğu elde etmek mümkün değil. Hamdolsun ki bu hususta bizleri aydınlatarak hakkı bâtıldan ayırt etmemize yardım eden kutsal kitabımız Kur'ân-ı Kerîm'e sahibiz. İşte bu yüce hidayet kitabı, varlığın sırlı perdesini bizler için açıklamakta; sevilmesi, talip olunması gerekenlerin yanında uzak durulması ve kaçınılması gerekenleri de apaçık belirtmektedir: "Bu dünya hayatı ancak bir eğlence ve oyundan ibarettir. Âhiret yurduna gelince, işte gerçek hayat odur. Keşke bilselerdi!" (29/Ankebût, 64.) Bütün gerçek bu değil mi?
Sevgili Arkadaşlarım,
Hemen hemen hepimizin sıkça yaşadığı bir durumdan bahsetmek istiyorum. Dost meclisinde sohbet ederken, kendiniz ya da dostunuz herhangi bir sıkıntısını, problemini anlatır. Sohbet meclisinde bulunan arkadaşınızın hemen söylediği ilk söz "boş ver" olur. Adam kendine göre haklı olarak sıkıntısını, yaşadığı sorunu en ince ayrıntısına kadar anlatıyor; anlatmak, rahatlamak, belki de bir çözüm yolu duymak istiyor. Ama ilginç bir şekilde herkesin tepkisi hemen "boş ver" demek oluyor. "Boş ver, takma kafana, üzerinde düşünmeye değmez" gibi sözler aslında avutmak, durumu kurtarmaya yönelik cümlelerdir. O kişinin sorununa çözüm yolu önermektense, "Aman umursadığın şey bu mu?" diye geçiştirilir.
"Boş ver" bilinçsizce bir teselli, hatta belki de dünyanın en ucuz kelimesi. İyi de karşındaki senden bir "boş ver" duymak için anlatmıyor ki. Zaten boş verseydi, boş verebilseydi anlatmazdı, yormazdı kendisini bu kadar. Gerçekten başta zararsız görünüyor, sevdiğiniz bir kişiye, ailenizden birine ya da yakın dostunuza bir söylediğinizde teselli sözcüğü olarak kullanıyorsunuz. Boş verilmesi gerektiğini bildiğimiz halde boş veremiyoruz; boş versek de vermesek de bir girdabın içinde dönüp duruyoruz.
Kıymetli Dostlarım, Canlar,
Okuduğum bir hikâyede diş doktoru, boş vermenin diş çektirmek gibi olduğunu söylemiş. Ağrıyan diş çekildiği zaman rahatlarsın ama dilin hep dişinin eskiden olduğu yere doğru gider. Dişin çekildiği ilk günde yüzlerce kez artık canını yakmamasına rağmen insanın dili o boşluğa gider. Çünkü çekilen diş bir boşluk bırakır. Bazen kendini o dişin eksikliğini hissederken bulursun. Bu durum belli bir süre devam eder ama zamanla geçer. "Dişi çektirmeyip de bıraksa mıydın?" Hayır. Çünkü çürümüş diş canını çok yakıyordu. Bu yüzden çekilmesi gerekiyordu, çekildi. Önüne bak ve boş ver.
İnsan olarak her sorunu çözme kabiliyetimiz olmadığı aşikâr. Hayatın gerçeği şu ki biz insanlar olarak sürprizlerle dolu bir dünyada yaşıyoruz. Her gün yeni, hayal gücümüzün dışında gerçekleşen olaylarla karşılaşıp bu olaylar hakkında fikirler üretip önümüze kötü bir manzara resmedip kendimizi mutsuz ediyoruz. Biz istesek de istemesek de irademiz dışında olan bir dünya var ve bu dünya sürprizlerle dolu. İnsan, içindeki duygu, düşünce ve davranışları, hayalleri, tutkuları kontrol edebilecek bir güce sahip. Kendimizin iradesi dışında olan problemleri kontrol edebilme şansına sahip değilsek o zaman hayatı akışına bırakmak en doğru seçim olacaktır. Değilse problemler üzerine sürekli düşünmek kendimize zarar verecektir. Bu durumdan kurtulabilmek için insan içinde bulunduğu anı yaşamalıdır.
Sevgili Arkadaşlarım, Kıymetli Dostlarım, Canlar,
Yaşadığımız çağda her şeyin saniyeler içinde değiştiğinden olsa gerek, insanların eline hayatı tecrübe edecek fırsat geçiyor. Bizler bu fırsatları teperek gelecek hakkında endişelenip bugünü kaçırıyoruz. Yaşadığımız dünün pişmanlıkları ve yarının kaygılarını bırakmanın zamanı gelmedi mi? Hayatı bir arada tutan, yaşamın dokusu olan güzel anları biriktirmenin zamanı gelmedi mi? İnsan değişmeli, kendisini geliştirmeli. Hayat bir devrim gibi, insanın hayatında önemli işlevi olan düşünce, duygu, davranışların hızlı ve geniş kapsamlı bir biçimde kökten değiştirilmesi ya da yenileştirilmesi için bizlere hep imkân sunar. İnsan kendisine verilen fırsatları değişim mantığı ile tuvalindeki renkler ile yeniden boyamalı.
İnsanların sosyal medyada aylarca "vicdan rahatlatma" adı altında yaptıkları ajitasyon paylaşımlarındaki samimiyetin yokluğunu görünce boş vermek zorunda kalıyoruz. Bazen hayat mecbur ediyor boş vermeyi, kafaya takmamayı öğreniyoruz. İnsanın iç dünyasında yaşadıkları fırtınalar dünyada yaşadıklarından ağır gelmeye başladığı zaman boş vermeyi öğreniyor. Bazı insanların samimiyetsizliğini, ikiyüzlülüğünü, kişisel çıkarı için adam harcamanın kolay olduğunu görünce insan boş veriyor. Ne bileyim, belki de yaşadıklarımın hepsi boş vermeyi daha iyi öğreneyim diye oluyordur!
İnsan ne yaparsa kendine yapıyor. Onun için hayatı akışına bırakmak gerekiyor. Gereksiz insanlardan kurtulup farklı insanlar ile oturup sohbet ederek güzel anlar yaşamak hayatı daha çok güzelleştiriyor. Bir kardeşiniz olarak âcizane tavsiyem; hayatınızda sizi yoran, kişiliğinizin sınırlarını işgal eden, saygısız hareketlerde bulunan, yıkıcı eleştiri yapan, şikâyet eden, suçlayan, yargılayan, dedikodu yapan, iftira atan, sözüm ona patavatsız, bencil ve kendini öven insanlara mesafe koyun, onları boş verin… İnanın bu tür insanlar sizi yorar. Sizin için ruhen ve psikolojik olarak bir yüktür…
Keşkeleriniz olmamalı, keşkelerin arkasına sığınmamalı, hayatına giren iyi olan herkese, her şeye teşekkür etmeli, bir de geçmişte yaşadığı bazı olaylara boş vermeli insan…
Bırak, senin canını sıkanlar kendi hallerinde kalsın. Sen, kendi mutluluğuna odaklan. Boş ver, onlar da kendilerini oyalasın.
SAYGILARIMLA VESSELAM