Sevgili Arkadaşlarım, Kıymetli Dostlarım, Canlar,
10 Ocak Gazeteciler günü dolayısı ile PANKOBİRLİK Yönetim Kurulu Başkanı Ramazan Erkoyuncu Konya’da görev yapan tüm ajans, yerel TV ve gazete çalışanlarını davet ederek basın toplantısı yaptı. Bende âcizane davete icabet ettim. Başkan Ramazan Erkoyuncu, göreve geldiği günden bu yana açık yüreklilikle Şeker Fabrikasında ve Enerjideki mali durumu açık açık anlattı. Basın toplantılarda hep söylediği SOMA Elektrik Santrali sırtımıza hep kambur oldu diye. Bu toplantıda Somayı Şöyle anlattı; SOMA Elektrik Santrali yüzünden Konya Şeker batmanın eşiğinden döndü. Konya Şeker oldukça güçlü bir kurumdur. Bu kurumun sahibi çiftçilerdir. Konya Şeker bir an önce Soma tesisinden kurtulması gerekiyor. Bu tesis Konya Şeker'e zarar verdi. Tesis para kazandırmıyor. Soma'da beş bankadan oluşan konsorsiyuma 298 milyon dolarlık borcu ödeyerek bu işin sonlandırılmasını sağladık. Bundan sonra Soma için yeni radikal kararlar alacağını da ayrıca ifade etti.
Sevgili Dostlarım, Canlar,
Seçimi kaybeden bazı insanlar, önce seçim iptali için mahkemeye başvurdu, sonuç alamayınca algı operasyonuna başladılar. Birilerini kullanarak devasa Kuruma içeriden ve dışarıdan top yekûn bir saldırıya geçtiklerinden hiçbir şüphem yok. Bu saldırılar hangi araçlar kullanılarak yapılıyor, sorusunun cevabı yerel basın ve bizler tarafından çok iyi biliniyor. Esas amaçları bazı yöneticilerin ve Ramazan abinin üzerinde algı yaratmaktır. Yani istenilen algıları yaratmak suretiyle Başkan Ramazan Erkoyuncu’yu etkisizleştirmek hatta görevden ayrılmasını sağlamak öncelikleri. Öyle ki Ramazan Abinin Kurumu borç batağına sürüklediği yalanının yayarak çiftçileri inandırma çabası içerisinde algı oluşturmak istediler ama o tutmadı.
Hazımsız insanın ve maşalarının unuttuğu bir şey var; Kooperatif ortakları çiftçilerin derin feraset sahibi olduğu. Biraz da işin kolaycı tarafına kaçarak Particilik hastalığına tutulan Somanın, Konya Şekere peşkeş çekildiği iddiasında bile bulundular. Fakat Kooperatif ortağı çiftçilerin ve milletin bilmediği bir şey var; Özelleştirme döneminde elektriktik santraline ödenen milyon dolarların sadece dörtte birine yeni bir şeker fabrikası alınabilir miydi ya da yapılabilir miydi? Biz şekerci isek gıda üzerine büyüdüysek enerjiye ödenen bu kadar dolar heba edilmiş olmuyor mu? Ama birileri siyasi bir gelecek planladığı için yukarıdan her söyleneni adeta ilahi bir emir gibi telakki etmiş olmalı.
Sevgili Arkadaşlarım, Kıymetli Dostlarım, Canlar,
Bunu bizler biliyoruz da, Ramazan Erkoyuncu Başkana ve Kuruma saldıranlar bilmiyor mu? Kendisine biat eden bazı çiftçiler yukarıda saydığımız hususları kendi amaçları doğrultusunda kullanarak, onların üzerinde yarattıkları algılarla yapılan tüm çalışmaları verilen emekleri yok saymaya çalışıyorlar. Kurumun olmazsa olmaz babasıyım diyerek algı yaratmak için anlayacağınız büyük bir propaganda yürütülüyor.
PANKOBİRLİK Yönetim Kurulu Başkanı Ramazan Erkoyuncu ve görev verdiği tüm birim müdürleri, hep beraber bu algı tuzağını görmek ve onu yenmek zorundasınız. Unutmayın, Allah'ın Kuran'da ilk emri "oku" dur. Ayrıca milli şair M. Akif Ersoy, İstiklal Marşı'na "Korkma" diye başlıyor... Okuyacak, takip edeceksiniz, başta Kurum ve Ramazan abi ile uğraşanları "Korkma" dan def edeceksiniz. Onlar başınıza "hayali algılar" ile bir çorap örmeye çalışıyorlar ise sizlerde onların yaratmaya çalıştığı bu algıları yeneceksiniz yenmelisiniz.
Sevgili okurlar, bu hafta yazımı uzattım biliyorum ama çok doluyum.
Bu hafta ki ikinci konum: “Nerede Kalmıştık Uyarılara Devam...“
Beyler Bu Dünya Sultan Süleyman’a Kalmadı,
Türkiye Cumhuriyetinde bir kurumu yönetmeye kalkanlar ve de bunu başaran yönetim kurulu ya da icra kurulu üyelerinin tek eksikliği, Danışılan, sorumluluk sahibi olarak atadıkları birkaç insanın olaydan bilgisi olmayan veya eksik bilgilere sahip olmasıdır. Bu Sebepten yöneticilik ya da genel müdürlük şuuru oluşmadığından, genellikle yanlış değerlendirmeler ve icraatlar yapıyorlar. Çalıştığı kurum hakkında, bilgi ve fikir sahibi olmayanlar, kurumun tapusunu üzerlerine geçirebileceklerini zannediyorlar. Bu sebeple, pervasızca, fütursuzca ve cahil cesareti denilebilecek davranışlar sergiliyorlar. Bunlar bilindiği halde bunlara hesap soramayan beyler, sizlerde yolsuzluk, rüşvet vs. gibi ceza kanunlarına göre suç teşkil eden eylemlere dâhil olduğunuzun farkında mısınız? Hâlbuki daha öncede bir şirkette yaşanmışlıklar göz önündeyken, devlet işleyişini bilseler kurumun üst yöneticilerini yakinen tanısalar, hiçbir şekilde böyle işlere tevessül etmezlerdi. Demek ki neymiş bu tip insanlarda bilgisizliğin getirdiği bir cehalet ve idraksizlik söz konusuymuş.
Türk Milleti’nin dilinden düşürmediği “Bu Dünya Sultan Süleyman’a Kalmadı” sözü ile aslında saltanatın; ne kadar uzun süreli ve güçlü olursa olsun, bir sonunun olduğu ve gelip geçeceği anlatılmak istenir. Eğer bunu unutursan, kaçınılmaz sonun gerçekten vahim olacağı, tarihteki birçok olay ve yaşanmışlıklardan görülebilir. Türkiye Cumhuriyeti Devletinde bir şirketi yönetmeye talip olanlar, mutlaka devlet işleyişini çok iyi bilmelidir. Bilmezseniz yoldan çıkar duvara toslarsınız. Nice padişahın, şehzadenin, sadrazamın, bakanların, milletvekillerinin başına neler gelmiş, açıp bakıp öğrenin. Onun için saltanat benzeri makamlar geçicidir. Hesap günü geldiğinde, devlet, mutlaka yapılan yanlış işlerin hesabını sorar. Hem de makamına mevkiine bakmaksızın.
Bu kurumları sahipsiz sanmak en büyük aptallıktır. “Ben bunlar üzerinde istediğimi yaparım” hatta adını bile siler geçerim demek, akıl yokluğuna delalettir. Sizleri o makama taşıyan düzgün mert insanları kullanarak arkasından iş çevirmek, o gönlü güzel vatansever insanı saf zannetmek bence aptallığın daniskasıdır. Bu tip yolsuzlukları, adam kayırmaları ne oldum delisi insanlar başkalarının bildiğini sanmıyor olabilir. Ancak beyler siz, sizi uyaranları dinleyerek gerekeni yaparak o tiplere gerektiği gibi davranmak zorundasınız.
Üst yöneticiler daha önceden gereğini yapmış olsaydı bu hırsızlar bugüne kadar yaptıklarının birçoğunu yapamazlardı. Lakin anlaşılıyor ki yolsuzlukların örtülmesi ve şüphelilerin ve de suçluların kayırılması aşamasına geçilmiştir. Bunlar hayra alamet şeyler değildir. Kurumları yöneten üst düzey yöneticiler bir an önce kendilerine çeki düzen vermelidir. Ortaya çıkan tabloyu yalanlamak, olayların üstünün örtülmeye çalışılması, insanları tedirginliğe itmektedir.
Bu dostunuzdan sizlere naçizane kısa bir uyarı. Herkes nasibinin ekmeğini yer.
SAYGILARIMLA VESSELAM