Sevgili arkadaşlarım Kıymetli Kardeşlerim Canlar
Bu gün yaşadığımız toplumda ne olacak bu memleketin hali? diye sitem edildiğinde, kimsenin aklına “Algı operasyonu ” yapıldığı gerçeği gelmiyor. Memleketimizin gündemi bugünlerde öylesine yoğun ki insanlar istese bile, kimse gündemin dışına çıkamıyor, Bugün öyle bir zamandayız ki; “algı yönetimi” denilen ve ucunun kimde olduğu bilinmeyen bir bağ ile hayatımızın her anı ve her alanını kontrol altına almışlar. Kendisini bunun dışında tutabilmiş, istisna sayabileceğimiz hiç kimse yok. Millet bilinçli değil neler olup bittiğinden habersiz, sokağa çıkıp, algı operasyonunun ne olduğu hakkında soru sorsak, kaç tane doğru cevap alabiliriz, tahmin bile edemiyorum.
Sevgili dostlarım Canlar
Duygularımızı kendimiz yönetemiyoruz artık. Neyin iyi, neyin kötü olduğuna vicdanımız karar vermiyor bunu kulağımıza fısıldayan birileri var! O “dış ses”, iç sesimizle yer değiştirmiş. Psikolojik savaş ve enformasyon savaşı diye bir şey var. Bu tekniklerle bireyin elinden karar verme özgürlüğü alınıyor. Algı yöneticilerinin avına dönüşmüş kişi, maruz kaldığı operasyonun farkına varamadığı için kendini hala özgür zannediyor. Hassas olduğumuz noktaları, değer yargılarımızı ve alışkanlıklarımızı bizim için bir tuzağa dönüştürüyorlar. Toplumları korku ve paniğe sevk edip, denize düşenleri yılana sarılmasını öneriyorlar.
Sevgili arkadaşlarım Kıymetli Kardeşlerim Canlar
Bizim bildiğimiz ABD'nin en güçlü ordusu deniz, hava ve kara kuvvetleri değil, istihbarat ordusudur! Kitle iletişim araçlarını çok güçlü bir şekilde kullanan bu ajanlar, dünyanın her tarafına yaydıkları haberlerle tüm olguları ters yüz ederek aslanı kediye boğduruyor. ABD bu kadar zengin değil… Bu paranın karşılığı ne diye sorsanız, yüzde 80'i karşılıksız… Anlayacağınız, adi bir kağıt parçasını algı yönetimleri ile “kaynağı varmış” gibi gösterebiliyorlar… Nüfusuna oranla, dünyada en fazla suçun işlendiği, en çok mahkumun bulunduğu, demokrasi ve insan haklarının en çok çiğnendiği ülke ABD iken, yapılan algı çalışmaları ile bunu tam tersine çevirebiliyorlar. “Algı yönetimi”, medya ve iletişim teknolojilerinin daha da gelişmesiyle birlikte bir silaha dönüştü ve her yere dağıldı. Çok uluslu şirketler, Soros tarzı sivil toplum örgütleri, hanedanlar, siyasi partiler, dini cemiyetler, ırk ve mezhebe dayalı etnik vakıflar, gazeteler, televizyonlar, internet ve sosyal medya kuruluşları yoğun bir şekilde “algı savaşlarının” içine sokuldu.
Sevgili dostlarım Canlar
Bu Algı savaşı için, Türkiye'de de önemli bir cephe açıldı. Siyaset ve algı mühendislerinden oluşan istihbarat orduları 24 saat mesai yapıyor. Hedef kitleler sosyal mesajların devamlı bir saldırısı altında Cepheye sürülen askerler, asker olduklarının farkında bile değil!. Önüne gelen, sadece bir parçasını gördüğü gerçeğin, tümünü görmüş gibi sahtesini paylaşıyor. Buna göre duygularını değiştiriyor, karar alıp harekete geçiyorlar. Adeta pimi çekilmiş bir bomba gibi, nerede, ne zaman patlayacağı “dış ses” tarafından programlanıyor. Zalimi mazlum, cimriyi cömert, fakiri zengin, doğruyu yanlış zannedebiliyoruz. Diğer insanlar algıladıkları kadarıyla bizi değerlendiriyor toplumsal statümüz nasıl algılandığımıza göre belirleniyor. Hedefteki kişiyi fiziki gerçekten uzak tutup, sanal gerçeğe yönlendirmek eskiden namluya kurşun sürülürdü şimdi dünyamızda Kurşun yerine sosyal medya mesajları sürülüyor namluya. Duygusal tepki doğuracak şekilde ambalajlanan bu mesajlar, çok sayıda kişi tarafından sürekli tekrarlanınca hedef yerini buluyor.
Sevgili arkadaşlarım Kıymetli Kardeşlerim Canlar
Bu sosyal medya Silahını iyi niyetle kullanan da var, kötü niyetle kullanan da. Devletler kendi çıkarını korumak, dünyada güçlü görünmek, düşmanlarını caydırmak, kurumlar ve kişiler ise kendi çıkarları için hedef kitlelerini etkilemek zorundadır. İyi niyetle yapıldığında ahlaki bir sorun yaratmayan “algı yönetimi”; insanları kandırmak, manipüle etmek, gerçekleri ve asıl niyeti gizlemek veya kötü niyetle menfaat elde etmek gibi amaçlarla kullanıldığında “algı savaşlarına” dönüşüyor…
Avrupa'nın Türkleri barbar, Türkiye'yi de her türlü kötülüğün, terörün ve kaçakçılığın merkezi gibi göstermeye çalışması gibi. Batı dünyasının, “İslamofobi” adıyla tüm İslam dünyasını barış için tehdit göstermesi, o coğrafyaya yaptıkları saldırıları demokrasi adına yaptıklarına dünyayı inandırması gibi…
- Müslüman olmadığı halde Müslüman rolü yapan,
- Demokrat olmadığı halde, demokratmış gibi davranan,
- Vatansever olmadığı halde, milliyetçi kılığında dolaşan,
- İyiliği kötülük, kötülüğü de iyilik gibi pazarlayan,
Bir felaketin kaynağı olduğu halde, mağduruymuş gibi konuşan “algı casuslarına” karşı çok uyanık olmak gerekiyor. Öyle yetenekliler ki; Düşmanı dost, dostu düşman yapabiliyorlar…
Elindeki varlığı aşırı değerlenen mutlu bir azınlık hariç ekonomik sorunlar ve gelecek endişesi herkese panik atak yaşatıyor. Sessiz ve derinden, günden güne çığ gibi büyüyen ya da “büyütülen” tepkilere Ekonomi uzmanı değilim ama bilgi birikimimiz ve hayat tecrübemizle bu sorulara cevap olabilecek birkaç cümle de kurabilirim diye düşünüyorum ;
Kayıt dışı kazançlara göz yummayalım. Yetkililerden de bir şeyler yapmasını bekleyelim ama Devletimize karşı kendi sorumluluklarımızı da unutmayalım. Bu millet yokluğu da, darlığı da çokça yaşadı. Ama her zaman ayağa kalkmasını bildi. Yeter ki, devletine olan güveninizi zedelemeyin. Yeter ki, devletin adaletine olan inancınızı yok etmeyin! . Belli bir dengede yürütülen sistemler için en büyük tehlike “Algı operasyonu’’ dur. Sakın bu operasyonların önünde yaprak gibi sürüklenmeyin.
Ne zaman ki, düşmanlarım çoğaldı. Ne zaman ki iyiliğim kötülük olarak algılandı.Anladım ki ben doğru yoldayım.(Şems-i Tebrizi)
Kendini unutursan, kaybolursun! Kaybolursan, yok olursun!...
SAYGILARIMLA VESSELAM!!