Sevgili Arkadaşlarım Kıymetli Dostlarım Canlar
Mesleğim icabı haber amaçlı Bir otelde yaklaşık iki bin kişinin katıldığı Genel Başkanımız bilge lider Devlet Bahçeli’nin talimatları ile tertiplenen “Bir ve Birlikte Hilale Doğru Türkiye Toplantıları” kapsamında, Konya merkezli, Aksaray ve Karaman illerinin de katıldığı bölge toplantısına katıldım. 80 önce si 90 yıllar ve 2000 yıllarında tanıdığım ve teşkilatlarda görev yapma onurunu yaşadığım Ülkücü dava adamı vekillerimi, İl, İlçe, başkanlarımı Ocak başkanlarımı ağabeylerimi kardeşlerimi yıllar sonra görmek beni ne kadar çok mutlu ettiğini anlatamam.
İlk günden bugüne kutlu sevdanın, yüce davanın neferleriydik bizler. Bu kutlu Davaya , en iyi hizmet etmek önemli önceliğimizdi daima. Kimseden çekinmeden, ayrıntılara takılmadan yürüdük o kutlu dava uğruna nelerden vazgeçmedik ki . Davamız kutlu bir sevdaydı, Türk İslam’dı Kızılelma idi insanlıktı, kardeşlikti. Derdimiz Türk dünyası ile buluşmaktı. Karşılaştığımız engeller oldu elbette, bu zor ve sıkıntılı süreçte… Ancak hiçbir zaman durmadık, yorulmadık kor ateşlerden, yakıcı güneşlerden, ayaklanan tufanlardan kaçmadık. Biz Davamızdan vazgeçmedik asla vazgeçmeyeceğiz çünkü rahmetli Başbuğumuz Alparslan Türkeş ‘e sözümüz var.
Başladık o günden beri yüce davanın ağır yükünü yüklenmeye, canını dişine takan fedakâr ve cesaret timsali Ülküdaşlarımızla. Mamak zindanlarında ateş çukuruna düşenler ve şahadet şerbetini için bu davanın şehitleri Mustafa Pehlivanoğlu, Cevdet Karakaş, Cengiz Baktemur, Halil Esendağ, Selçuk Duracık, Bazı kedini teşkilat yöneticisi zanneden zatlar acaba arkalarından birer Fatiha okuyor musunuz bu dava uğruna can veren ülkücü şehitlerimize.
Bizler tek sığınağımız, koruyucu ve yardımcımıza tevekkül edip kutlu davamız için insanlık dedik, toplumsal huzur dedik. Göğüslerimizi siper ettik, Türk düşmanlarının saldırı, karalama ve iftiraları karşısında. Yüce davayı ayakta tutmak ve yön veren ilkelerini gelecek nesillere doğru bir şekilde aktarabilmek için, gece gündüz demeden çalıştık, çaba ve gayret sarf ettik kısıtlı imkânlarımızı seferber ettik. Bu gün Gelinen noktada kutlu davadan bihaber sadece desinler deyip teşkilatlara gelen neyidiği belirsiz bir avuç menfaat perest karaktersiz onursuz kişi bu davaya geleceğini hatta hayatını vermişleri yok saymaları çok zoruma gidiyor.
O tiplere kızıl elmayı sorarsanız size Amasya elması derler her neyse onları kendi hallerine bırakalım gelelim esas konuya
Sevgili Dostlarım Canlar
Kıymetli ülküdaşlarım Hedefimiz Kızıl Elma Dünya Türk Birliği .Türklerin anayurdu Anadolu’dur!
Ülkülerimizin ve geçmişimizin izlerini taşıyan Orhun ve Selenge Nehirlerinin hayat verdiği, birleştiği ve uçsuz bucaksız Ötüken bozkırlarının bulunduğu havzada tarihin ve atalarımızın izlerini gördük. Atalarımız Ötüken’de birleşip devlet kurmuşlar dünyaya Türk ismini duyurmuşlar. Bugün Ötüken diye bir şehir olmasa da Orhun ve Selenge ırmaklarının can verdiği bu plato Ötüken havzası diye anılmaktadır.
Aklıma gelmişken Ötüken şiirinden bir parça yazayım
Ötüken'de cenk olur
Yiğitleri mert olur
Düşman görse bizleri
Yüreğine dert olur
Ötüken yolu yokuştur
Kafaları tokuştur
Bize faşist diyenler
Ya haindir ya puşttur
Ocağa gelen yiğit
Ayakta alkışlanır
Ötüken yolu yokuştur
Kafaları tokuştur
Türk dünyasının son başbuğu başbuğ Alpaslan Türkeş, ülkücülüğün kurucusu, dünyaya ülkücüleri kazandıran, ülkücülerin babası başbuğdur. Artık bize evlatlarım! Diye seslenen biri yoktur. Olsa bile inandırıcı olmayacaktır. Davanın, fikrin, inancın kapitalizme galip geldiğini bütün dünyaya göstermiştir. Bu nadir görülen bir olaydır. Bugün tarih, acz içinde kıvrana kıvrana şahadete susamış bir ülkücüden daha müthiş bir silahın keşfedilmediğini yazmıştır. Dünya, ülkücüleri kazanmıştır ama birçok ülkücü davası için dünyayı veda etmiştir. Şunu unutmamak gerekir ki günü birlik siyaset hiçbir zaman vatana millete ve siyasetçiye kazandırıyor gibi görünse de, kazanç sağlamaz. Hele köklerinden ve değerlerinden yoksun siyaset, güdük kalmaya mahkûmdur. Bu konu da yine Türk’ün son başbuğuna kulak verelim:
Dalından kopan yaprağın akıbetini rüzgâr tayin eder. Bugün dalımızdan kopmadığımızı iddia etmek zor gibi geliyor. Sadece işaretle, slogan atmakla ve boy, boy fotoğraf yayınlamakla bu iş olmuyor. Ülkücü olmanın bir mesuliyeti ve sorumluluğu olduğunu unutuyoruz.
Şehitlerimiz ne için şehit oldular?
Başbuğumuz tabutluğa neden girdi. Neden idamla yargılandı? Ömrünü bu davaya niye vakfetti?
Başbuğ Türkeş’i daha çok arayacağız gibi geliyor. İnşallah ülkücüler biran önce toparlanırlar da bu boşluğu doldururuz.
Yani meselenin dünya olmadığını açık seçik anlatmışlardır. Mesele dava ve vatan konusudur.
Vatan ne Türkiye’dir Türklere, ne Türkistan, Vatan, büyük ve müebbet bir ülkedir, Turan!
İşte bu düşünce ile yaşayan ve hayatını bu konuya vakfeden Başbuğ bugünün güdük siyasetçilerine o günden seslenmiştir: Mevzu vatansa hepimiz ölelim, Mevzu makamsa hepiniz ölün!
O günün şartlarında mevzunun vatan olduğunu ülkücüler ispatlamışlardır. Bugünün şartlarında mevzunun ne olduğunu siz karar verin.
SAYGILARIMLA VESSELAM