Sevgili Arkadaşlarım Kıymetli Dostlarım Canlar
Dünyada her din ve inançların bazı tarih, gün veya geceleri diğer zamanlardan farklı olarak kutsal, kabul etmektedir. Buna bağlı olarak, toplumların hayatında inanç ve gelenekten kaynaklanan bazı önemli günler, geceler ve aylar vardır.
Bu önemli günler meydana geldiği varsayılan veya gerçekten meydana gelmiş olan bir takım olaylar sebebiyle, çeşitli kutlamalar yapılmaktadır. Böyle zamanlarda ortak değerlere sahip toplulukların sosyal ve kültürel hayatlarını hep canlı tutan önemli unsurlar olduğu bir gerçektir. Biz Müslümanlar için de geçerlidir. Zira Müslümanların, aralarında birtakım farklar olsa da, ortak olarak kutsal saydıkları önemli günlerden biri de aşure günüdür. Hicri takvimin birinci ayı olan Muharremin onuncu günü (Aşure günü), tarihi kaynaklarda geçen bilgiler ışığında, kendisinde bir çok peygamberin kurtuluşu ve başarısının yaşandığı inancıyla, Arap, İsrail ve Fars milletleri tarafından kutsal kabul edilmiş ve çeşitli şekillerde kutlanmaktadır. Son yıllarda Türkiye'de Bektaşilerin (Alevilerin) gündeme taşıdığı hususların başında şüphesiz muharrem orucu ve matem ve aşure törenleri gelmektedir.
Sevgili Dostlarım
Ben bu yazımda okuduğum ve anladığım kadarı ile Bektaşilikte (Alevilikte) önce aşure günü ve orucu ile muharrem matemi ve orucunu, sonra da çeşitli illerde bu konuda yapılan kutlamaları yazmaya çalışacağım . 10. Muharrem 680 tarihinde Kufe yakınlarındaki Kerbela mevkiinde İslam tarihinin en hazin olayı yaşandı. Peygamber Efendimizin “gözümün nuru” ve “Cennet gençlerinin efendileri” “Beni seven onları da sevsin” dediği ağlamasına bile gönlünün razı olmadığı torunlarından Hz. Hüseyin ve 72 yakını Kerbela’da şehit edildi. Bu şehadet, İslam ordularının cihat amaçlı savaşları sonucu olan bir şehadet değildi. Müslümanın, Müslümanla savaşı olarak bilinen bir olaydır. Buna savaş demek de mümkün değildi. Çünkü savaşlar ordular arasında yapılır. Bir yanda binlerce askerle öldürmeye programlanmış bir ordu, diğer yanda Hz. Hüseyin ve emzikli çocuklar ve kadınlardan oluşan yetmiş üç insan vardı. Ne hazin, ne acı ki 73 cana karşı binlerce kişiden oluşan bir ordu.
Kerbela, mazlum ile zalimin, bâtın ile zahirin, dünya hırsı ve nefis ile Allah aşkının karşılaşmasıydı. Bu karşılaşma Yezid’i ve Şimr’i zulmün bu dünyadaki yüzü, Hz. Hüseyin’i ise Şehitlerin serdarı yapıyordu. Bu şehadet farklıydı. Çünkü mazlumun zulme karşı duruşunu, Allah için şehit olmayı, Hakk’a teslimiyeti ve zulme karşı bir ömür uyanık tutacak ışığı içinde barındırıyordu.
Sevgili Arkadaşlarım Kıymetli Dostlarım Canlar
Kerbela hadisesi, hazin ama şerefli bir hikayedir. Kerbela olayı, İslam toplumunda çizgilerin oluşmasına zemin hazırlamıştır. Peygamber efendimizin torunlarının ve Ehlibeytinin katledilişi İslam âlemini derinden etkilemiştir. Hz. Hüseyin ve 72 yakınının zulüm karşısındaki duruşu ve şehadet şerbetini içtikleri ana kadar yaşadıkları on günlük eziyet insanların yüreğini dağlamıştır. Bırakın İslamiyet’i insanlıkla bağdaşmayan bir şekilde binlerce kişilik bir ordunun 73 insanı on gün boyunca aç ve susuz bırakması, emzikli bebeklerin oklanarak öldürülmesi, kadınlara yapılan eziyetler o kadar etkili olmuştur ki bugün bile o acıyı yaşayan ve paylaşmak isteyen milyonlar vardır.
Âşıkların dediği gibi, Kerbela’da olanlara “Yerde insan, gökte melek, dağlar taşlar, bütün kainat ağlamıştır.” Bu ne büyük sevgidir ki Kerbela şehitleri ve Hz. Hüseyin için on dört yüzyıldır gözyaşı dökülmektedir. . Kerbela hadisesi gerçekten inanan her insan tarafından hüzünle yad edilmiştir. Ama bir topluluk vardır ki onlar için Hz. Hüseyin’in ve Ehlibeyt’in yeri farklıdır. Onların hayatının her anında Ehlibeyt aşkı ve Hz. Hüseyin’in yası vardır. Bektaşiler (Aleviler) Ehlibeyt muhabbetini kendilerine yol edinmişlerdir. Yolları, erkânları Ehlibeyt aşkı ve hayatları üzerine teşekkül etmiştir. Bu sebeple onlar için Muharrem ayı, Kerbela hüznüne bürünmeyi ifade eder. Kerbela’da çekilen acılara ortak olmayı, Hüseyin ile haldaş olmayı dilerler. On Muharrem oruçlar tutarlar. Kerbela’da yaşananları nefislerine ve bedenlerine yaşatmak isterler. Muharrem ayı onlar için farklı bir dünyaya geçiştir. Bu dünyada yas ve hüzün vardır. Bütün dünyada Kerbela’da çekilen acılar vardır. Onların her biri, Hz. Hüseyin’in yanındaki 72 kişiden biri olmayı arzularlar. Kerbela’daki susuzluğu hissetmek için su içmezler, et yemezler, sahte gözyaşı dökmemek için soğan başı bile kesmezler. Onlar, özünü ağlatmaya çalışırlar. Yörelere göre değişmekle birlikte 10-12 ve 15 gün oruç tutarlar.
Sevgili Canlar , Bizce asıl önemli olan Hz. Peygamber Efendimizin “Ben ilmin şehriyim Ali Kapısıdır” hadisi ile işaret ettiği bâtın kapısı kapanmamıştır. Hatta Hz. Hüseyin’in onurlu duruşu ve şehadeti ile daha da güçlenerek bu günlere taşınmıştır. Kerbela’da Hz. Hüseyin yenilmemiştir. Sık sık kullanılan bir hadis olarak karşımız çıkan “Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır.” Bu sebeple Hz. Hüseyin şehadeti ile şeytanın ne olduğunu insanlığa anlatmıştır. Hz. Hüseyin kaybetseydi. Bugün biz burada olmazdık. Onun duruşu bundan fazlasını da hak ediyor. Onun kahramanlığı hepimize bir işaret. O bize içimizdeki Yezidi ve Yezidleşenlerin yüzünü gösterdi. Hakka teslim olmayı, Bâtın ilminin kapısını açık tuttu. Bu sebeple Muharrem ayı ve Kerbela hadisesi Hz. Hüseyin ile özdeş bir hal aldı. Hz. Hüseyin, aşkı dil, ırk ve bütün her şeyin üstünde bu toplumu etkilemiştir. Tüm Müslümanlar Kerbela’yı özünde hissetmiştir. Hz. Hüseyin’i anlamak gerek, o kendisine gözyaşı dökülmesi için Hakk’a teslim olmadı. Onun asıl amacı, içimizdeki Yezid’i bize göstermekti. Çünkü biliyordu her insanın için Hak’tan emanet bir ruh vardı. Ama seni her an Yezid yapabilecek bir nefsten de haberdar idi. O yüzden Hünkar Hacı Bektaş Veli yolu sorduklarında “edep” dedi. Elsiz, dilsiz ve belsiz olun istedi. Çünkü Hz. Hüseyin elsiz, dilsiz ve belsiz teslim oldu. Nasıl Hz. Ali, ben Kuran-ı Natık’ım derken bende Allah’tan başka bir şey yok mesajı veriyordu. Bugün bunu daha iyi anlamak lazım. Muharrem ayları teslimiyet ayları olmalı. Hz. Hüseyin’in işaret ettiği gibi, yaşamaya çalışmalı, nefsi fakir, Allah aşkını zengin baş tacı etmeliyiz. Bektaşiler (Aleviler)hayatlarının her anında Hz. Hüseyin’in yaşadıklarını yeni nesillere aktarırlar. İmam Hüseyin aşkı ve yası, âşıkların sazında inileyen sedalarla mersiye olmuştur. Hz. Hüseyin, emzikli çocuklara bir yudum suyu vermeyenlere inat cemlerde saka olmuştur ve rahmet için su dağıtır. Kerbela hadisesi cemlerde semah olup canlandırılmıştır.
Kerbela ve Muharrem ayı birlik günüdür. Hz. Hüseyin’in yası Alevisi, Sünnisi bütün Müslümanları bir araya getirir. 10 Muharrem’den sonra evlerde aşureler pişirilir ve hep birlikte paylaşarak yenir. 10 Muharrem gününe yüklenen anlamların hepsinde bir yeniden doğuş vardır. Nuh’un tufandan sonra karaya çıkarak yeniden hayata kucak açar. Yunus Peygamber, bugün balığın karnından çıkmıştır. İmam Zeynel, söndürülmek istenen bâtın çerağını bugün söndürülemeyeceğini hayatta kalarak ilan etmiştir. Bugün hüzün ve umudun bir arada olduğu gündür. Bizim temennimiz de Aşure günlerinin Muharrem oruçlarının birleştirici maya olmasıdır.
SAYGILARIMLA VESSELAM