Sevgili Arkadaşlarım, Kıymetli Kardeşlerim, Canlar
Her yıl farklı bir tema ile kutlanılan 'Şeb-i Arus' töreninin bu yıl 749 seneyi devriyesinde temaya “Dostluk Vakti” dendi.. Hazreti Mevlana Sevgi ve hoşgörüyü öyle güzel anlatır ki insanın sadece aklına değil ruhuna da dokunur. Dünyada halen barışın ve kardeşliğin sembolüdür Hazreti Mevlana ,Yaratılanı yaradan ötürü sevmeği öğretir. Hiçbir şeyi inkar etmez ama her şeyi bütünleştirir. “Doğru ve yanlış tüm kavramların ötesinde bir yer var. Seninle orada buluşacağım.” Ölümü bir kavuşma olarak görüyordu Mevlana. Sevgiliye, yani Allah’a kavuşma günü. Cenaze değil de düğündü onun için ölüm. Bu nedenle öldüğü gün 'Şeb-i Arus' düğün gecesi olarak kutlanmakta asırlardır.
Sevgili Dostlarım
Mevlana Allah’a kulluk etmeye çokça vurgu yapar çünkü İslamiyet’te en yüksek mertebe kulluk mertebesidir. Kulluğu anlayabilmek için önce hiçliği anlayabilmek gerekiyor diye düşünüyorum. Herkes yokluktan korkar. İşte bütün alem bu yüzden yolunu sapıtmıştır. Halbuki yokluk asıl sığınılacak yerdir. Mevlana’nın beni en çok etkileyen sözlerinden birisi,’’ Herkes kendi anlayışına göre oldu bana yâr; Ama gizli kaldı benim içimdeki sır ve esrâr.
Hazreti Mevlana tek bir coğrafyaya, tek bir haftaya sığdırılamayacak kadar büyüktür O’nun sevgisi. Çünkü yaşamını "Hamdım, piştim, yandım" olarak özetleyen Mevlana’yı , binlerce sayfada anlatılabilecek bir düşünceyi bir satırda anlatmayı başarabilen muhteşem bir müfekkir din alimini sadece okuyarak ve yılda bir anarak anlaşılabileceğine inanmıyorum. Hz Mevlana son günlerinden birinde, zayıflamış sesiyle etrafındakilere, “beni kabirde değil ariflerin gönüllerinde arayın” diye seslenmiş aslında bu vasiyetiyle bile insanlığa çok değerli bir şey bıraktı. Şekle şemale, gösterişe, dinin zorlaştırılarak insandan uzaklaştırılmasına, ayrımcılığa ve yobazlığa yaşamı boyunca karşı olan bu değerli Evliya’nın mirasına her geçen gün daha da ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum.
Sevgili Arkadaşlarım, Kıymetli Kardeşlerim, Canlar
Anlaşılmamak ya da yanlış anlaşılmak tarih boyunca büyük fikir ve dava adamlarının kaygısı bu olmuştur. Peygamberler, mütefekkirler hep bu kaygıyı bir şekilde yaşamışlardır. Meramını anlatabilmek, ya da insanlar tarafından doğru olarak anlaşılmak iki boyutlu bir iş. Bir tarafı konuşan ve anlatanın kudret ve kabiliyetiyle, diğer yanı ise dinleyenin idrak ve anlayış kapasitesiyle yakından alâkalı. Aynı kaygı pek çok sufi ve velide olduğu gibi Hz. Mevlana’da da vardı. Nitekim onun Mesnevi’sinin on sekiz beyitlik girizgâh kısmından itibaren yer yer bu kaygıya rastlanmaktadır.
Hz. Mevlana gönül feryadıyla mesajını ulaştırma, derdini anlatabilme çabası içerisinde olmuş.. Ama dinleyen ve okuyanda kabiliyet yoksa kabahat kimde? Mevlânâ her ne kadar anlaşılmak kaygısı taşısa da, gönülden çıkan sözler her devirde nüfuz edecek gönüller bulmuştur. Çünkü gönül ve dil, ağız gibi topraktan olma et ve kemikten ibaret fani bir şey değil, ilahî menşeli olduğundan toprak altında çürümez zaman geçse de eskimez ve pörsümez.
Hz. Mevlana ‘’Dilin müşterisi olur sadece kulak, İrfana sırdaş olur, aklı aşabilen ancak.’’ Dilin söylediği sözleri kulak anlar, ama gönülden çıkan marifet sözlerini ise ancak aklı aşmış, gönül sermest ligine ulaşmış aşk ve coşkusu yüksek olan ehl-i irfan anlar der. Bilindiği gibi Mevlana’nın gönül volkanını ateşleyen Şems-i Tebriz’idir. Bu yüzden onu en iyi anlayan ve konuşturan da oydu.
Sevili Canlar
Son olarak İşte, ancak böylesine derin ve sonsuz bir ilahi aşk anlayışı ölümü şeker gibi tatlı olarak görür ve en büyük sevgili olan Allah’a kavuşmak anlamına gelen Vuslat, ölüm gecesini de düğün gecesi anlamına gelen Şeb-i Arus olarak algılayabilir ve kabullenebilir. Hz. Mevlâna’nın Allah, Kur’an ve Peygamber aşkını ve bunlara bağlılığını şu sözlerinden anlamak mümkündür. O daldığı aşk deryasından şöyle haykırıyordu:
“Men bende-i Kur'anem eger can darem
Men hâk-i reh-i Muhammed muhtarem
Eger nakl kuned cüz in kes ez güftarem
Bizarem ez u vez an suhen bizarem”
“Ben yaşadıkça Kur'an'ın kölesiyim. Ben, Hz. Muhammed Mustafa'nın yolunun tozuyum Biri benden bundan başkasını naklederse Ondan da şikâyetçiyim, o sözden de şikâyetçiyim”
Okuduğum ve anladığım kadarı ile aktarmaya çalıştım sürç-i lisan ettiysek affola
SAYGILARIMLA VESSELAM