Sevgili Arkadaşlarım Kıymetli Dostlarım Canlar
Niyet hayır, akıbet hayır” diye meşhur bir söz var, muhtemelen herkes bunu biliyor. Bir işe başlarken ne tür bir niyet kurulursa, sonucu da o yönde olur. Yani işin başındaki niyet hayırlı ve samimi ise akıbeti de hayırlı olur. Bu yüzden, insan kendi yapıp ettikleri hakkında, “Akıbet neden böyle şer oldu?” diye düşünecek olursa, öncelikle “Başlangıçta niyetim neydi?” diye kendi nefsini sorgulamak durumundadır. Bir çok İslâmî kaynaklarda, “kalp, akıl ve iradenin fiile yönelmesi” veya “fiile yönelen irade” diye tanımlanan niyet, ahlâkî sorumluluk alanında adeta anahtar konumundadır.
“Ameller ancak niyetlere göre değer kazanır” (inneme’l-a’mâlü bi’n-niyyât) mealindeki hadis de “niyet” konusunda çok önemli bir mesaj verir.
Niyet ve akıbet meselesini teorik olarak bu günümüze yani yaşantımız açısından baktığımızda şunları söylebiliriz. Bugünkü Türkiye’nin siyasi yönetim şekline ve bilhassa yöneten iradenin her geçen gün daha da tuhaflaşan ekonomi yönetimine baktığınızda, niyetle çok sıkı ilişkisinden dolayı akıbetin pek de hayır olmayacağını kestirmek zor olmasa gerek. Bu noktada, “niyet okumak” gibi bir ahlaksızlığı yapmadığımı özellikle vurgulamak isterim. Benim burada anlatmaya çalıştığım mesele, çok kısa ve öz olarak şundan ibarettir: Şayet bugün gelinen nokta insani, ahlaki, vicdani açıdan savrulmuşluk ve hatta zıvanadan çıkmışlık noktasıysa, bu durum günübirlik süreçte ortaya çıkmış bir şey değil, işin başındaki niyetle doğrudan irtibatlı olarak tezahür eden bir şeydir. Çünkü işi başında niyet neye göre kurulmuşsa, akıbet de ister istemez o şekilde tecelli edecektir.
Sevgili dostlarım
Kur’an’da birçok ayetinde bildirildiği gibi herkes niyetinin ve yapıp ettiği işlerin neticesini kesinlikle görecektir. Başka bir ifadeyle, her kim hangi niyetle ne tür bir iş yaptıysa, günün sonunda o işin neticesi ve semeresi amiyane tabirle kendisine yol, su, elektrik olarak geri dönecektir. Burada söylemek istediğim şey, “Daha neler olacak neler, bunlar daha iyi günler” bu bir tehdit olmadığı gibi kehanet veya kayıptan haber vermek değildir. Ata sözünde anlatmak istendiği gibi görünen köy kılavuz istemez. Benim buradaki maksadımı şundan ibarettir: İnsan bir yola çıkarken veya bir işe başlarken, ne tür bir niyet kurmuşsa, günün sonunda o niyetin neticesiyle karşı karşıya gelir. Yani niyet iyi ve hayırlıysa, akıbette de iyi ve hayırlı olur. Yok eğer niyet kötü ve şerliyse, işin seyri ve süreci kötüye doğru sürüklenir ve sonunda da pek hayırlı olmayan bir akıbetle karşılaşır. İnsanlık tarihinde bunun böyle olduğunu sayısız örnekler görürüz. Bu yüzden, vicdani ve ahlaki duyarlılığa sahip her insanın “hayırlı niyet” sahibi olmayı hayat felsefesi edinmek gerektiğini bilmesi ve her işin başında niyetle ilgili olarak kendi kendini hesaba çekmesi gerekir.
İnsan hayırlı bir niyet kurup yola koyulduğunda, akıbet -her ne kadar kimi zaman maddi, açıdan hayırlı görünmeyen birtakım neticelerle karşılaşılsa da manevi ve ahlaki açından hayırlı olacaktır. Kaldı ki hayırlı niyetle atılan her adımın Allah indinde de güzel bir karşılık bulacağı şüphesizdir. “Ameller ancak niyetlere göre anlam kazanır” hadisi de bunun teminatı gibidir.
Sevgili Arkadaşlarım Kıymetli Dostlarım Canlar
Olmayacak sebeplerle suç ve suçlu aramak niyetinde olanlara “öküzün altında buzağı arıyor”, deriz.
Kurt ile kuzu hikâyesini bilirsiniz.
Hani kuzunun biri derenin aşağısında su içerken derenin yukarısından hışımla gelen bir kurt; “sen kim oluyorsun da benim suyumu bulandırıyorsun, bu hadsizliğin cezasın çekeceksin”, deyince kuzu, “Aman efendim, kızmayın, ben sizin suyunuzu nasıl bulandırırım!
Siz derenin yukarısındasınız, ben aşağısındayım.”, demesine, akla ve mantığa uygun cevap vermesine karşılık kurt; “onu bunu bilmem, suyumu bulandırdın, bu hadsizliğin karşılığında da ben seni yiyerek cezalandıracağım” demiş ya işte o hikâye
Dedim, yine diyorum; bir işe girişirken niyet çok önemlidir. İnsanlıktan nasibini almamış, ahlakı ve tıyneti zayıf, kişiliği gelişmemiş, basiretsiz insan kılıklı yaratık ve yaratıklardan iyi niyet beklemek, elbette zordur. Hele de böylesi sıfatların sahibi olan nefsi arzularını ve dünyevi çıkarlarını her şeyin üstünde gören sefiller, bir de bir şekilde hak etmedikleri bir gücü ellerinde bulunduruyorlarsa. Bu tiplerin olay ve durumları ters yüz ederek göstermeleri, bahane bulmaları, yumurtaya kulp takmaya çalışmaları tıynetlerinin gereği ve sonucudur. Güzelim ülkemiz Türkiye’mizde son zamanlarda gelişen geliştirilmeye çalışılan olay ve durumlara bakarak böyle düşünmekten kendimi alamıyorum. Ben, yine de “niyeti kötü olanlardan” Allah’a sığınıyor SAYGILARIMLA VESSELAM