Çağımızın belki de en tüketici kelimesi Show: Görünme/Gösterme arzusu hatta şehveti.
Hep dışarıya, dış dünyada, kendilerinden uzaklara sürükleniyor insanlar…
Kendilerinden, özel alanlarından, kendi din, dil, kültür, vatanlarından uzaklaştıkça kolay yem oluyorlar sistemin acımasız dişlilerine…
Bir canlıyı avlamanın en kolay yolu onu korunaklı olduğu, siperi olan özel alanından çıkarmaktır.
Din, dil, kültür, anane, gelenek, akraba, ev, mahalle, camii v.b. değerler; adeta bir meyvenin kabuğu gibi, kişiyi kuşatan, besleyen ve koruyan değerlerdir.
Evrensel insan olma ve evrene mal olma şehveti, son 150 yılda küreselcilerin sürekli köpürttüğü insan avlamayı kolaylaştıran bir akım.
Allah, vahidiyet sırrıyla birbirine ortak paydalarda yarattığı insanlardan, ehadiyet sırrıyla farklılıklarını muhafaza etmesini istemektedir.
“Ey insanlar! Şüphe yok ki, biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizi tanımanız için, birbirinizden istifade etmeniz için sizi milletlere ve kabilelere ayırdık. Allah katında en değerli olanınız, O'na karşı gelmekten en çok sakınanınız, O’na en çok saygı duyanınızdır. Şüphesiz Allah her şeyi bilendir, her şeyden haberdar olandır.” Hucurat, 49/13.
O halde insan Maslow’un ihtiyaçlar piramidinde en tepede bulunan “kendini gerçekleştirmek” için dışarıdan çok içeriye yatırım yapmalı; dış dünyadan çok iç dünyasına yürümelidir.
Üç okuyup, iki dinleyip, bir yazıp bazen konuşarak muhatap olduğu her insan, kitap ve kâinattan ibret levhalarından aldığı nektarı en az %51 kendi kovanına, iç dünyasına çekilerek işlemeli ve Rabbinin ve insanların dikkatine orijinal balını sunmalıdır.
Kovanına çekilmeyen, özel ve özgün balını yapmayan, yapamayan, “bal arısı” gibi olamayan insanlar; asla “kendi gerçekleştiremez” sade başkalarının balından çalmakla ömrü geçen “eşek arısı” gibi ömrünü telef eder.
Son 150 yıla kadar İngilizceden dilimize geçmiş olan consume/tüketmek olumsuz/nagatif bir kelimeydi. Yok etmek, kullanıp-atmak, boşuna harcamak, yormak gibi manalar içeriyordu.
Aslında consume/tüketmek yine aynı manaları içeriyor.
Ama çağın sihirbazları makyajla kelimeyi öyle parlattılar ki, en çok tercih edilenlerden oldu.
Consume/Tüketmeyi çağın dini haline getirmek isteyenler en çok yuvayı yapan temel yapı olan kadınlar üzerine yoğunlaştılar.
Kadını bir birey, bir eşi, bir anne olmaktan çok Show dünyasının yıldız payesiyle sahnenin en merkezine yerleştirmeye çalıştılar.
Göründükçe kazanacak, sahnede kaldıkça “kendini gerçekleştirmiş” olacaktı!
Erkekleri de o sahnenin coşkulu seyircisi ve finans kaynağı haline getirmek istediler.
Sosyolog Peter Berger kadının bu günün consume/tüketim dünyasındaki durumunu Show/görme/görünme bağlamında şöyle ele alır:
“Bir kadının varlığı, onun kendine olan tutumunu göstermekte; o kadına nelerin yapılıp nelerin yapılamayacağını belirlemektedir. Kadının varlığı hareketlerinde, sesinde, fikirlerinde, yüz ifadelerinde, giysilerinde, seçtiği çevrelerde ve zevklerinde ortaya çıkmaktadır. Bugünkü düzende kadın olarak doğmak, erkeklerin mülkiyetinde olan özel, çerçevelenmiş bir alanda doğmak demektir. Dolayısıyla kadın hiç durmadan kendini seyretmek zorundadır, çünkü erk gözetiminde bir misafirdir. Bir kadının erkeklere nasıl göründüğü, onun yaşamında başarı sayılan kriterler açısından önemlidir. Erkeler kadınlara karşı belli bir tutum edinmeden önce onları gözlemektedirler. Bu yüzden kadının görünüşü, kendisine nasıl davranılacağını da belirleyen unsurdur. Özetle; erkeler “davrandıkları gibi” kadınlarsa “göründükleri gibi” dirler. Erkeler kadınları seyrederler; kadınlarsa seyredilişlerini seyrederler. Bu durum yalnız erkeklerle kadınlar arasındaki ilişkileri değil, kadınların kendileriyle ilişkilerini de belirlemektedir. Kadının içindeki gözlemci erkek, gözlenense kadındır. Böylece kadın kendisini bir nesneye -özellikle görsel bir nesneye- seyirlik bir şeye dönüştürmektedir.” (Peter Ludwing Berger, Görme Biçimleri, çev. Salman Yurdanur, İstanbul: 2004, s. 45-47)
Consume/Tüketim kültürünün yöneticileri hepsi bir tuzaktan ibaret Show materyalleri ile kadın ve onun üzerinden erkekleri avlıyorlar.
Kâinatı aklı, kalbi ve bütün cihazlarıyla tefekkür ederek gezerek nektar toplayıp, en kıymetli olan gıdayı üretebilecek bal arısı pozisyonda olan halife olarak kalmakta; bulunduğu en yüksek makamdan hayvanlardan aşağı bir tüketim makinesine dönüşmekte mümkün her kadın ve erkek için…
Binlerce yazımızda, konferanslarımızda şu gerçeğe işaret ettik:
Mutluluk: Anne + Baba + Çocuk (3) : Aile
Üç çocuklu aile on tekerli bir otobüsle hayat yolculuğu demek.
Ayaklarının üstünde tek başına duran güçlü kadın ve güçlü erkek ise iki tekerlekli motosiklet.
Consume/Tüketim endüstrisi her bireyi iki tekerlekli moto-kurye halinde dizayn ederek daha çok kazanmak istiyorlar.
Çünkü onlar beş kişilik ailenin harcamasıyla ayaklarının üzerinde duran güçlü kadın ya da erkek tek bir kişinin harcamasının aynı olduğunu çok iyi biliyorlar.
Günümüzde insanlar, alışveriş merkezlerine sadece maddi ihtiyaçlarını karşılamak için değil, alışveriş merkezleri bir hayat tarzının merkezi olduğu için, alışveriş merkezleri bir hayat tarzı inşa ettiği ve hatta bireyi psikolojik açıdan rahatlatan bir inanç merkezine dönüştüğü inancı ve motivasyonuyla gitmektedirler.
Ritzer’in, çok yerinde tespitiyle, alışveriş merkezleri tüketim dininin katedralleri/tapınakları durumundadır.
Yani onlar ışıltılı show dünyasında sizi ve değerlerinizi harcayarak yine sizin cüzdanlarını çalıyorlar…
Lives Consumed by the Lust to Appear
Perhaps the most consumer word of our age, Show: Desire to be seen/even lust.
People are always drifting outside, in the outside world, far away from themselves…
As they move away from themselves, their private areas, their own religion, language, culture and homeland, they become easily prey to the ruthless gears of the system.
The easiest way to hunt a creature is to remove it from its sheltered private area.
Religion, language, culture, tradition, relatives, home, neighborhood, mosque, etc. values; They are values that surround, nourish and protect the person, just like the peel of a fruit.
The lust of being a universal human being and costing the universe is a trend that facilitates the hunt for humans that globalists have been raging for the last 150 years.
With the secret of unity, Allah wants people, whom He created on common grounds, to preserve their differences with the secret of equanimity.
“O people! Surely, We created you from a male and a female, and divided you into nations and tribes so that you might know each other and benefit from one another. The most valuable of you in the sight of Allah is the one who fears Him the most, and the one who respects Him the most. Surely, Allah is all-knowing, all-aware.” Hucurat, 49/13.
So, one must invest inward rather than outside in order to "self-actualize", which is at the top of Maslow's pyramid of needs; should walk to the inner world rather than the outer world.
Every person he comes in contact with by reading three times, listening twice, writing once, and speaking sometimes, must process the nectar he receives from the book and the lesson plates of the universe by attracting at least 51% to his own hive, his inner world, and present the original honey to the attention of his Lord and people.
People who are not drawn to their hive, who do not make and cannot make their special and unique honey, cannot be like a “honey bee”; He can never "make it his own", he simply squanders his life like a "wasp" whose life is lost by stealing from others' honey.
Until the last 150 years, consume was a negative word that has passed into our language from English. It included meanings such as destroying, throwing away, wasting and tiring.
Actually, consume has the same meanings.
But the magicians of the age polished the word with make-up so much that it became one of the most preferred.
Those who wanted to make Consume/Consumption the religion of the age focused on women, the basic structure that made the most homes.
They tried to place the woman at the center of the stage with the star status of the show world, rather than being an individual, a wife, or a mother.
He would win as he appeared, he would have “realized himself” as long as he stayed on the stage!
They wanted to make the men the enthusiastic audience of the stage and the source of finance.
Sociologist Peter Berger discusses the situation of women in today's world of consumption in the context of Show/seeing/appearing:
“A woman's presence shows her attitude towards herself; It determines what can and cannot be done to that woman. The existence of a woman is revealed in her movements, voice, ideas, facial expressions, clothes, chosen environments and tastes. To be born a woman in today's order means to be born in a private, framed space that is owned by men. Therefore, the woman has to watch herself constantly, because she is a guest under the supervision of power. How a woman appears to men is important in terms of criteria that count as success in her life. Before men adopt a certain attitude towards women, they observe them. Therefore, the appearance of a woman is also the factor that determines how she will be treated. In summary; Men are "as they act" and women are "as they appear". Men watch women; women watch being watched. This situation determines not only the relations between men and women, but also the relations of women with themselves. The observer in the woman is the man, and the observed is the woman. Thus, the woman transforms herself into an object—especially a visual object—a spectacle.” (Peter Ludwing Berger, Ways of Seeing, trans. Salman Yurdanur, Istanbul: 2004, pp. 45-47)
The managers of the Consume culture are hunting women and men over her with Show materials, all of which are traps.
He remains as the caliph, who is in the position of a honey bee who can travel the universe contemplating with his mind, heart and all his devices, collecting nectar and producing the most precious food; It is possible for every woman and man to transform from the highest office he is in to a consumption machine inferior to animals…
We have pointed out this fact in thousands of articles and conferences:
Happiness: Mother + Father + Child (3) : Family
A family with three children means a journey of life in a ten-wheeled bus.
The strong woman and the strong man standing alone on their feet are the two-wheeled motorcycle.
The Consume industry wants to earn more by designing each individual as a two-wheeled moto-courier.
Because they know very well that the expenditure of a family of five is the same as the expenditure of a single strong man or woman standing on their feet.
Today, people go to shopping malls not only to meet their material needs, but also with the belief and motivation that shopping centers build a lifestyle and even turn into a belief center that relaxes the individual psychologically.
In Ritzer's apt determination, shopping malls are the cathedrals/temples of the religion of consumption.
In other words, they are stealing your wallets by spending you and your values in the glittering show world...