Uzun uzun zaman önce memleketin birinde ani çıkışları olan bir Bey varmış. Onun çıkışlarının tutarsız olanları hem ahaliyi hem de Sultanın yanında yer alan memleketin önemli adamlarını düşündürürmüş. En etkili ve yetkili Vezir, ben demiş bu Beyi çok eskiden beri tanırım. Sultan onunla bize gözdağı veriyor. İstese onu Vezir yapardı. O Bey, Sultanın izni ve haberi olmadan tek bir kelime konuşamaz. Sultan ne yapmak istiyor diye endişesini paylaşmış, dost zannettikleriyle. O dostlardan ikisi hemen Beyi bulmuşlar, mevzuyu ona aktarmışlar. Bey de Sultana anlatmış bütün tafsilatıyla. Sultan, Vezirin dost sandıklarının kaç tanesi adamın demiş. Bey, biri hariç hepsi demiş.
Sultan, o biri her kimse onu demiş Payitahttan uzaklaştır. Bey, o adamı çağırmış yanına, seni demiş neden çağırdığımı bilir misin? Bilirim demiş adam bana yol gözüktü. Zaten bana yol gözüktü derler. Doğruyu söyleyene, doğruların yanında durana her daim yol gözükür de ondan. Bey, madem öyle yol gözüktü demiş, yolun bayağı uzun. Bin atına, var git yoluna. Bir daha da Vezir dahi olsa yanında durma, dua et kellen gitmedi, bu yol kurtardı kelleni. Yol gözüktü ayrıldıktan sonra, Beyin adamlarından biri, Beyim demiş, bu yol gözüktü dehşet kılıç kullanır. Ok atmada üstüne yoktur. Çabuk kızar. Sabır sınırı neredeyse hiç yoktur. Sultan buyruğu diye kabul etti. Değilse, seni oracıkta gözünü kırpmadan öldürürdü. Vezirin has adamıydı. O gitti, Vezir korumasız ve savunmasız kaldı.
Bey, tamam demiş anlaşıldı. Sağda solda konuşup kafa karıştırma. Yol gözüktü gittikten sonra, ikinci Vezir, Beyin yanına gelmiş. Bey demiş ne yapacaksak bu akşam yapacağız. Sultan Veziri, komşu diyara gönderiyor. Vezir Payitahtı terk etmek üzere. Sultan elimizde, Payitaht bizim kontrolümüzde. Sen, Sultanın en yakınındasın. Vezir akşama kalmaz terki dünya eder. Vezir bundan böyle sensin. Yıllardır bu iş için uğraşmadık mı?
Yol gözüktü bir sapakta Veziri beklemiş. Vezirim demiş, kervansaray yolunda size tuzak kurdular. Bey senden kurtulmak istiyor. Lakin, Sultan, Beye karşı seni korumamı istedi. Bu nasıl sürgün, bu nasıl görev? Vezir, Sultanın ilk söylediğine değil, son dediğine bak demiş, söyle bakalım ne yapacağız? Yol gözüktü adamlarını almış yanına, baskın yapmak isteyenlere baskın vermiş. Vezir yoluna devam ederken, Beyin adamlarından biri canını zor kurtarıp gelmiş Beyi yanına, Beyim demiş Yol gözüktü hepimizi gafil avladı. Veziri görmedik bile.
Bey birkaç tuzak daha kurmuş. Kurduğu tuzaklardan umduğunu bulamamış. İkinci Vezir, Bey demiş, burnuma yanık kokuları geliyor. Yanıyor musun bilmem? Bey, Vezirim demiş biraz ileri gitmiş olabilirim. Ancak, bu Yol gözüktü benden her daim birkaç adım önde. Vezir, o çok güvendiğin adamlarına dikkat et demiş. İçlerinden bazıları adamı olabilir. Bey, Sultana nazı geçen kimler varsa, hepsini araya koymuş. Sultan, çağırmış Bey’i, Vezir sayısını dörde çıkardım. Dördüncü Vezirim bundan böyle sensin demiş.
Beyin gözleri parlamış. İçinden bu demiş ilk basamak. Beyin, dördüncü Vezir olduğu, Birinci Vezire ulaşmış. Yol gözüktü, Vezirim demiş, ben biliyorsunuz Payitahta dönemiyorum. Vezir yok öyle bir şey demiş, benimle geliyorsun. Ancak, gölge misali yanımda duracaksın. Ne adamların ne de Sultan senin geri döndüğünü bilmeyecek. Yol gözüktü, adamlarıyla vedalaşmış. Benim yolum uzun demiş, bana uzun ve bilinmeyen bir yol gözüktü. Binmiş atına, sürmüş gitmiş. Vezir, bir süre sonra gelmiş Payitahta.
Sultanla görüşürken, Sultan, Beyin Vezir olmasına bir şey demeyecek misin demiş. Vezir, takdir sizin Sultanım demiş, benim ne haddime. Ben bana verdiğiniz görevleri yerine getirmekle mükellefim. Hayırlı olsun. Hayırlısı olsun inşallah. Gece vakti, Yol gözüktü, girmiş dördüncü Vezir olan Beyin odasına, dayamış kılıcını boğazına. Sana bu gece ölüm gözüktü dördüncü vezir demiş. Veziri, konağın penceresinden kaldırmış aşağıya atmış.
Vezirin kırılmadık bir yeri kalmamış. Konuşamıyormuş. Acilen şifahaneye kaldırmışlar. Kapısına da muhafızlar dikmişler.
Sultan, hemen birinci Veziri çağırmış. Yol gözüktü geri mi döndü demiş. Vezir, nereye gönderdiyseniz orada Sultanım demiş, bana kurulan tuzakları ortadan kaldırdı. Adamları sarayda. Onlarla da vedalaştı. Çekti gitti. Sultan makamına geldiğinde, bir adamını çağırmış. Sen demiş Payitahtı en iyi bilensin. Bana doğruyu söyle Yol gözüktü Payitahtta mı? Adam, Sultanım demiş, bildiğim tek şey var. Yol gözüktü sizden habersiz hiçbir şey yapmaz. Onu bu şehirde ben dahi bulamam. Ancak, şehirde olması kuvvetle muhtemel. Eğer şehirdeyse, siz tehlikede olduğunuz içindir.
Sultan, en tehlikelisini atmış konaktan aşağıya demiş. Adam, Sultanım en yakınına bir daha bak, bir daha bak demiş. Kim sana kastetmeye kalkarsa, başına Yol gözüktü düşer. Ertesi gün Sultanın kayınbiraderini can çekişir bir halde sarayın merdivenlerinde bulmuşlar. Hemen şifahaneye kaldırmışlar. Memleketin Ecesi yıkmış sarayı. Bulun o zalimi diye. İki gün sonra İkinci Veziri konağının kapısında oklanmış bir halde bulmuşlar. İkinci Vezir de kaldırılmış Şifahaneye…
Bir üçüncü Vezir varmış, sarı saman altından su yürütür bu Vezir dermiş ahali. Sinsi derlermiş. Ancak diğer Vezirler arasında en pasifi oymuş. Ya da öyle bilinmek işine geliyormuş. Yol gözüktü, onu da ziyaret etmiş, Vezirim demiş, senin güvercinler, düşman diyarın Sultanına en olmadık havadisleri neden uçurur, de bakalım. Sultanın çevresini iyi kuşatmışsınız. Bizim işimiz kuşatmaları yarmak demiş, yarmış Vezirin karnını. Zor yetiştirmişler şifahaneye, iki ay ölü gibi yatmış.
Sultan olup bitenleri biraz kaygıyla, birazda kim bu beni kuşatanlar diye endişeyle seyrediyormuş. Aradan birkaç gün geçmiş. Gece yarısı, Sultanın odasına bir karaltı girmiş. Elindeki kılıcı kaldırıp vuracağı anda, kılıç tutan eli dirseğinden biçilmiş yere düşmüş. Karaltı öyle bir bağırmış ki, Sultan sıçramış kalkmış yatağından. Muhafızlar içeri girmişler, oda aydınlanmış. Karaltının kılıç tutan elini uçuran Yol gözüktü, karaltının çekmiş almış yüzünü örten ne varsa.
Bir de bakmışlar ki, birinci Vezir. Sultan, Yol gözüktü demiş ver şu kılıcını. Tek darbe de kellesini uçurmuş Vezirin. Yol gözüktü demiş, etrafımda ne kadar canıma kasteden varsa, saf dışı bıraktın. Kendi kılıçlarından birini alıp, al demiş bu kılıcı hak ettin. Bu kılıç sende olduğu müddetçe sana kimse bu memlekette kılıç çekmeye cesaret edemez. Sonra da neden gitmedin seni gönderdiğim yere demiş. Gittim Sultanım demiş Yol gözüktü. Duydum ki, yılanın başı Birinci Vezir, diğerleri bilerek bilmeyerek ona çalışıyor. Mesela Üçüncü Vezir gibi.
Sultan dile benden ne dilersen demiş. Yol gözüktü, Sultanım demiş, Dedem ve babam sizden önceki Sultanların hizmetinde idiler. Sultanların vermek istediklerine karşı hep, bize yol gözüktü Sultanım dediler çıktılar gittiler. Bu ad onlardan bana yadigâr. Sultan, gider gibi yaptılar, kendilerini sakladılar. Sultanın ne zaman başı dara düştü. Geri döndüler. Senin de yaptığın o demiş.
Vezir yapacaksan o sana sırdaş olan sadık adamını yap. Malda mülkte gözü yoktur. Allah’tan korkar. Bildiği doğruyu kellesi gitse söyler. Seni yanıltmaz. Ahalinin açını, yoksulunu, yalancısını, açıkgözünü, dolandırıcısını bilir. İnsan sarrafıdır. Altın-akçeyle işi olmaz. Aradığın doğru insansa, aradığın bu. Senin tahtına göz dikenlerin hepsi şifahane de, kayın biraderin dahil. Ecemiz kellemi istiyor Sultanım. Bana nasıl yol gözükmesin. Benim gibilerin başı beladan kurtulur mu hiç.
Bir süre sonra, Sultan o sırdaşını Vezir yapmış. Yol gözüktü aniden saraya çağrılmış. Sultan senin demiş başını bağlamam lazım. Seni buraya öyle bir bağlayacağım ki, Vezir yaptığım adamım dahi, benim yanımda olduğunu bilmeyecek. Sultan biraz araştırmış, Yol gözüktü hakkında bir sır öğrenmiş. Onun huysuz ve inatçı bir adamın kızını sevdiğini öğrenmiş. Çağırmış huysuz adamı huzuruna. Benim demiş sevdiğim bir yiğit var. Kızını ona vermeni isterim. Huysuz, yol gözüktü değil mi Sultanım demiş, adam yollarla nikahlı. Yol gördü mü dayanamıyor, düşüyor yola.
Benim kızımda sevdalı o gözü yolda olana. Sabah kalkar yol görünür. Canı sıkılır yol görünür.
Birine kızar yol görünür. Sırf bana kızdığından yola çeker gider. Benim kızım ömrü billah yolunu gözleyip dursun mu Sultanım? Ben ölmeden benim kızımı alamaz. Sultan, dünür benim demiş. Anası yok, babası yok, akrabası yok, kimsesi yok bu yiğidin. Bir kötü huyu yol gözüktü mü alıp başını gitmesi. Alsın kızını da beraber götürsün. Razı mısın? Bak o zaman olur demiş huysuz adam. Sade bir düğünle huysuz adamın kızıyla evlenmiş yol gözüktü. Sultan bak demiş, her nereye gidersen git, karını beraber götüreceksin. Kızın babasına öyle söz verdim.
Anlatırlar ki; Yol gözüktü, gölge gibi yaşamış. Sultanı her tehlikeden ölümü göze alarak korumuş. Oğulları daha sonraki Sultanlar için aynı babaları gibi kalkan olmuşlar. Onları herkes ya tüccar sanmış ya şifahanede Hekim ya aşhenede aşçı, ya hanlarda hancı, ya kervanlarda kervancı, ya zindanlarda zindancı bilmişler. Yol gözüktü ve onun ahfadından gelenler yol gözüktü olarak bilinmişler. Onların hikayesi yol gözüktü efsanesi olarak, efsaneler arasında yerini almış.
Şehir şehire, Yol gözüktü yol gözüktü’ ye, Vezirler Vezirlere, Sultan Sultana, Ece Eceye, Sırdaş Sırdaşa, Bey Beye, han hana, kervan kervana, şifahane şifahaneye, aşhane aşhaneye, ahali ahaliye benzer…
Bir kıssadır anlatılan. Her kıssadan bir hisse alına denmiştir. Bu hikâyede, anlatılanlarla bir benzerlik var ise, tamamen tesadüften ibarettir. Ne kimse gönül koya ne de alınganlık göstere…
Sürçü lisan eylediysek affola…
Bir daha ki sefere daha güzel bir hikâye anlatırız inşallah…