Ey gitmek üzere yola çıkmaya hazırlanan! Dur yolcu! diye seslenen o şairi duymadın mı? Kimden gidersin? Bizden mi? Biz demek Türk demek! Türk, Türk’ten gider mi? Gitmez! Dur o zaman… Dön geriye…Çünkü Türk, Türk’ten gitmez… Allah’ın izniyle kimsenin gücü yetmez…
Biz bizden gitmeyelim bunu kendimize etmeyelim. Sonra “gittin gideli” benzeri şarkılar söyler dururuz.
Biz kim miyiz?
Türkiye Cumhuriyeti’nin asli ve kurucu unsuru…
Yani Türk Milleti…
Biz bizden gider miyiz?
Türk Türk’ten gider mi?
Gitmez!
Allah’ın izniyle kimsenin gücü yetmez!
Amma velakin…
Cenazeler dahi bir araya getiremiyor artık bizi…
Sevmiyor muyuz dostumuzu, arkadaşımızı, kardeşimizi?
Küs gibi duran o insanlar biz miyiz?
Kaygısız, kayıtsız, ilgisiz, sevgisiz!
Selam vermekten imtina eden, göz ucuyla ya da belli belirsiz eliyle selamlaşanlar biz olamayız!
Hangi kara çalılar girdi aramıza? Hangi kara dikenler, hangi zehirli sarmaşıklar kesti yolumuzu?
Barışa barışmaya, yan yana gelmeye tahammülümüz yok…Ölüm döşeğinde değil, ölmeden önce barışmak önemli olan.
Dünya fani, ölüm ani…Belki de daraldı zaman. Belki de hiç kalmadı. Barışmayı öteleye-öteleye öyle bir yere gelindi ki…Ne bekleyene ne bekletilene ne bu işi öteleyene ne de ötelenmesine sebep olanlara bir faydası var.
İnsanlar gittikten sonra iyi olarak anılmayı da istemiyorlar demek ki… Artık ne geçecekse ellerine. Gurur ve kibir abideleri yarın Hakkın divanında ne diyecekler? Çok pişmanız mı?
Pandemi ile başlayan süreçten bugüne o kadar çok konuda sınandık ki…
İnsanlıktan sınıfta kaldık.
Dibe vurduk, yattığımız yerden kalkamadık.
Ne bir el uzandı tut elimi diye…
Ne de neredesin, ben geldim diyen bir ses duyduk.
Onca dostumuzu, kardeşimizi, arkadaşımızı kara toprağa verdik.
Yaprak dökümü misali birer, ikişer sessiz sedasız çekip gittiler bu hayattan…
Sırdaşlarımız gitti, halimizden anlayanlar gitti, bizi dinleyenler gitti.
Bu sınanmaların hiçbiri kendimize getirmedi bizi…
Maddi ve manevi makaslar fena açıldı…
İnsaf dağlara kaçtı.
Merhamet izini kaybettirdi…
Vicdan işi boş vermişliğe döktü.
Paylaşma, bölüşme sindi bir köşeye, üzerine kalın bir örtü örttü.
Gören olmasın, fark eden olmasın diye…
Biz bizden gittik dediğimiz günler, aylar ve yıllar yaşadık.
Ne mi kaldı ortada?
Hoşgörüsüzlük…
Anlayışsızlık…
İnsanlık adına aradığımız ne varsa, herkesin dilinde, amma velakin fiiliyatta ortaya konan hiçbir şey yok.
Bizim bizden gayrı kimimiz var, kimimiz kaldı ikazlarını duyan olmadı…
Biz kavramı ben oldu, sen oldu…Bizden oldu, sizden oldu. Öteki oldu, beriki oldu…
Ne mi oldu?
Olan oldu…
Yıkıldı üstümüze gönül köprüleri…Yıkıldı üzerimize alçakgönüllülük burçları…Yıkıldı üstümüze iyi niyet…Enkazın altında kaldık…
Elbet biz döndürmedik gönülleri viraneye!
Çünkü; ben diyen burnunun ucunu göremeyecek kadar gururuna ve kibrine mağlup…
Mağrur mu mağrur!
Bizi biz yapan hasletlere sahiptik biz…Tok açın halinden bilirdi. Komşusu aç iken tok yatamazdı hakikatli insanlar, komşular. Nereye gitti o hamiyetli güngörmüş insanlar?
Ya kayboldular ya da bu dünyadan göçüp gittiler.
Zaman, bu debelenmeden, bu karmaşadan, bu kargaşadan, bu çıkmaz sokaklardan bir an önce kurtulma zamanı…
Neyi kaybetmişsek bir an önce yan yana getirme zamanı…Neyi nerede bıraktıysak…
Neyi nerede unuttuysak…Neyi ne şekilde küstürdüysek…
Kimi en olmayacak bir yerde kırdıysak…Kime bir çuval dolusu laf edip incittiysek…
Kimlerle dargın ayrıldıysak…Dönmek gerekiyor, hem de hemen…Hiç vakit kaybetmeden…
Biz bizden gittiysek, bırakın günah keçisini…Bu işte içimizde tek bir günahsız yok…
Suçlu aranıyorsa, herkes suçlu…Herkes kusurlu…Az ya da çok…
Bizi bizle karşı karşıya getiren, bizi bizden ayıranın kim ya da kimler olduğu dahi kaybetti önemini…
Nedenlerde ve niçinlerde boğulmak nafile…
Ahlar, gözyaşları, sessiz feryatlar ve çığlıklar karşılığını bulmaz mı sanıyorsunuz?
Fena yanılıyorsunuz!
Gün gelir, en olmayacak şeyler denk gelir, sebep olanlara da sıra gelir…
Ne zaman mı?
Kim bilir?
O fasıl ayrı…O fasıl dışımızda…Bizim için önemli olan geri dönmek…Önce özümüze… Sonra verdiğimiz sözlere…Sonra ocağımıza… ateşimize, közümüze…
Hasılı bize…Biz bize olmaya…
Bu iş sen-ben hikâyesi değil…Sizden bizden hikayesi hiç değil…Ayrışmak, dağılmak, o yakaya, bu yakaya çekip gitmek asla değil…
Mesele bizim bizden gitmememiz!
Ey gitmek üzere yola çıkmaya hazırlanan!
Dur yolcu! diye seslenen o şairi duymadın mı?
Kimden gidersin?
Bizden mi?
Biz demek Türk demek!
Türk, Türk’ten gider mi?
Gitmez!
Dur o zaman…
Dön geriye…
Çünkü Türk, Türk’ten gitmez…
Allah’ın izniyle kimsenin gücü yetmez…