Yüreğe Gömülmek!

Erol Sunat

19-08-2022 00:20

Eğer ki yüreklere gömülmüşseniz, yüreklere gömülü olanı kimse silemez! Sevilmek gerekiyor. Rabbimizin sevdirdiklerini silmeye kimin gücü yetebilir ki?

Yüreğe gömülenlerden olmayı Hz. Mevlânâ şöyle açıklamış, “Üzülme herkes ölür, kimi toprağa gömülür, kimi yüreğe.” demiş.

Yüreğe gömülmek parayla pulla olmuyor.

Çok istemekle, zorlamakla da…

Gönül kılı kırk yarıyor böyle mevzularda…

Yarıyor yarmasına da;

Son yıllarda hepimize bir haller oldu, her şeyi maddeye döktük!

Gönülle, kalple, yürekle bir işimiz kalmadı.

Yalandan dahi olsa gönül almayı unuttuk bu dönemde…

Varsa yoksa para, varsa yoksa maddiyat…

Sanki öbür tarafta ihtiyacımız olacak!

Sanki kefenin cebi var!

Hırsımız, tamahkarlığımız, aç gözlülüğümüz, fırsatçılığımız ayyuka çıktı!

Ne geçti elimize?

Direttik ne oldu?

Zorladık ne oldu?

İnsanları horladık, aşağıladık ne oldu?

Yalnız bıraktık!

Ellerinden tutmadık!

Ne derdin var diye sormadık ne oldu?

Feryatlarına, hıçkırıklarına, inlemelerine kulaklarımızı tıkadık!

Sınandıkça sınandık, geçtiğimiz tek bir imtihan var mı?

Kırma insan kalbini yapacak ustası yok dediler!

Anladık mı?

Her şeye karışmadık mı?

Sevgiye karıştık!

Mutluluğa karıştık!

Fitne ateşleri yaktık!

Ortalığı bulandırdık!

Dedikodular çıkardık!

Yalanlarla bezedik o güzelim yolları!

Bırakmadık insanları!

Mutluluğun, saadetin “Ali kıran baş keseni” olduk!

Her güzel şeye ben karar veririm!

Ben gül demeden kimsenin yüzü gülmez demekten kendimizi alamadık!

Rızkı bile kendi dağıttığımıza hükmettik!

Dedik ki, ben olmasaydım işin yoktu, aşın yoktu, ekmeğin yoktu!

Ne mi oldu?

Tuz koktu!

O tanıdığımız insanlar gitti, hiç bilmediğimiz, kendini bilmez, canavarlaşmış birileri geçti karşımıza!

“Ben” dedikçe, ardından ne kadar “ben” varsa koşarak gelen!

Egoları saçmaladı, etraflarında onları seven, onları tutan, onları savunan kalmadı!

Lakin, hayatlar dağıldı!

İnsanlar savruldu, kavruldu, paramparça oldu!

Ne geçti elimize?

Zalimin zulmü varsa sevenin Allah’ı var dedi insanlar!

Çok şükür ki, gölgesine sığınacağımız bir liman var dediler.

Sığındılar o limana, yaslandılar, o yücelerden yücesine….

Bu dünya nice Nemrutlar gördü, Firavunlar gördü, milyonlarca insanı öldüren sömürgeciler gördü, savaşları bitirmeyen, vahşetten ve ölümden beslenen devletler ve yönetenlerini gördü.

Bu dünya düştükleri bataklıktan insanları çekip çıkaranları, kurtaranları gördü. Huzuru gördü, mutluluğu gördü, sükunu gördü.

İnsanlık her şeyi görse de, bilse de durulmadı!

Yalan dünya, insanoğlunun asla sahip olamayacağı dünyayı insanlığın var olduğundan beri, bu dünya neden senin olmasın diye attı durdu önüne…Bir arada yaşamayı, bölüşmeyi, paylaşmayı bir türlü başaramadı dünyamız! Ne dün ne bugün!

Nemrutların izinden yürüyenlerden, Firavunların peşi sıra koşanlardan var mı yüreğe gömülen!

Bu insanlardan yüreğe gömülen bir tane örnek gösterilebilir mi?

Yok amma, sanki bu dünya kötülerin dünyasıymış gibi, kötülere kalmış gibi, kötülere hayran olanların, onların peşi sıra gidenlerin hiç eksilmiyor olması da, yalan dünyanın bir tezadı!

“Sevelim, sevilelim dünya kimseye kalmaz” diyen Yunus’u hatırlayan var mı?

Hani o Taptuk Emre’nin bizim Yunus mu diye sorduğu, Yunus!

“Yaratılanı hoş gör, Yaradan’dan ötürü” diyen Yunus!

“Ben gelmedim davi için/ Benim işim sevi için/ Gönüller dost evi için / Gönüller yapmaya geldim” diyen Yunus!

Yüreğinize gömülü kimlerin olduğunu şöyle bir düşünün!

Yürek o sıralamayı anında yapmaz mı?

En çok sevilenden itibaren devam eden bir sıralama…

Yüreğinize gömdükleriniz…

Bir de sizin nazarınızda, yüreğiniz yerine toprağa gömülü olanlar!

Biz sevmeyi unuttuk! Sevgiye giden yolları, köprüleri havaya uçurduk! Her tarafa kin ve nefret çiçekleri ektik! Kendiliğinden yetişip gelen sevgi çiçeklerini ise gördüğümüz yerde söküp, koparıp attık!

Sevgisizliğimizi sevgi diye anlatmaya, tanıtmaya, sempatik göstermeye çalıştık!

Ne mi oldu? Sevgisizlik tel-tel döküldü! Dağlar, taşlar, uçan kuşlar sevgi bu değil dediler!

Al sevgisizliğini, çal başına dediler! Sevgi diye sevgisizlikle bize gelme dediler!

Sevgisizler toprağa, sevgi dolu olanlar ise yüreklere gömülmeye devam ediyorlar!

 

DİĞER YAZILARI Biz Bizden Gidemeyiz 01-01-1970 03:00 Yaşadığımız Her Güzel Gün Bayram Olsun 01-01-1970 03:00 ALPASLAN TÜRKEŞ 01-01-1970 03:00 Ramazan Hürmetine 01-01-1970 03:00 İhsan Ceylan 01-01-1970 03:00 Göl Şehrinin Hikayesi 01-01-1970 03:00 Söz, Etme Dedi Ses, Dinlemedi 01-01-1970 03:00 Bey Kızının Hikayesi 01-01-1970 03:00 Vakit Vuslat Vaktidir 01-01-1970 03:00 Seyit Küçükbezirci 01-01-1970 03:00 Öğretmenim” Kelimesiyle Geçen Bir Ömür 01-01-1970 03:00 Buram Buram Konya Kokma 01-01-1970 03:00 KASIMPATI 01-01-1970 03:00 Daha Nice Yüzyıllar Gör Türkiyem 01-01-1970 03:00 Yine Ortadoğu, yine kan, yine gözyaş 01-01-1970 03:00 Sultanlar Tepesinden Sultanlar Şehrine! 01-01-1970 03:00 Bu Benim Meselem, Derin Meselem” 01-01-1970 03:00 Bu Şehirde Kaç Zeki Oğuz Daha Kaldı? 01-01-1970 03:00 Makam Mahur Hava Eyyamı Bahur! 01-01-1970 03:00 BAYRAM GELDİ HOŞ GELDİ! 01-01-1970 03:00 Öfke hikayesi 01-01-1970 03:00 Dilinle Söylediğini, Kalbinle de Söyle 01-01-1970 03:00 Kara Odun Ateşe Eş Oldu Aydınlık Geldi!” 01-01-1970 03:00 Doğruluk Sözde Değil Özde Olur!’ 01-01-1970 03:00 Kalemin Su, Kâğıdın Rüzgâr İse... 01-01-1970 03:00 Söküklerini Dik Sözlerinin 01-01-1970 03:00 Bazen... 01-01-1970 03:00 Hak Kapısından Ayrılmayan Türk, Var Olduğu Müddetçe Vatansız Kalmaz 01-01-1970 03:00 Kıskançlık Yapanın Gönlüne Karanlıklar Çöker 01-01-1970 03:00 Dertlinin Derdini Dinlemek! 01-01-1970 03:00 Eden Kendisine Eder!.. 01-01-1970 03:00 AYNA 01-01-1970 03:00 Diline Hâkim Olmak 01-01-1970 03:00 Ramazan Hikayesi -2 01-01-1970 03:00 Ramazan Hikayesi 01-01-1970 03:00 Adı Güzel, Kendi Güzel Muhammed 01-01-1970 03:00 Fani Dünya Hoştur Amma... 01-01-1970 03:00 SON CEMRE 01-01-1970 03:00 SÖZ! 01-01-1970 03:00 YILBAŞI DEMEK 01-01-1970 03:00 ŞEB-İ ARUS 01-01-1970 03:00 Aşçı Dede Kimin Dedesi? 01-01-1970 03:00 Benim Derdim Dermanım Bilen Yok! 01-01-1970 03:00 Ecdada Vefa! 01-01-1970 03:00