Söküklerini Dik Sözlerinin

Erol Sunat

27-04-2023 10:37

Yarım elma, gönül alma diyememişiz. Sözlerimiz hiddetli, öfkeli, şiddetli, kırıcı, maksadını aşan, fütursuz, lüzumsuz, aşağılayıcı, insan onuruna yakışmayan, kalplerde derin izler bırakan, barışma ve affetme kapılarını kapatır bir şekilde sarf ediliyor. En ağır sözler, siyasette…En ağır sözler ticarette…En ağır sözler en olmadık durumlarda ve olaylarda…Küfrün bini bir para…Yarın nasıl bakacak bu insanlar birbirinin yüzüne diye düşünüyorsunuz!

Siyasi yarışlara, mücadelelere, demokrasi içinde kalan rekabetlere, tahammülümüz yok! Zorla güzelliğin olmadığı, buraya kadar dendiği, yolların ayrıldığı noktalara hoşgörü ile bakamıyoruz.

İnsanları karalıyoruz! İftiralar atıyoruz! Kulplar takıyoruz! Çamurların içine itiyoruz! Dilimiz sökük dolu…Dilimizin söküğünü dikecek terzi yok! Olsa bile itibar etmiyor, çevremizde bulunsun istemiyoruz. Terzi kendi söküğünü dikemezmiş deyimine sığınma konusunda ise elimize su dökecek yok!

Her kem söz, her amiyane tabir, her küfür, her hakaret, sözün söküğü! Bu sökük sözlerin tamamı bizim ağzımızdan çıkıyor. Ok misali, çıktıktan sonra geri dönüşü, telafisi yok!

İftiracılar, yalancılar, yalan yere yemin edenler, insanları karalayarak, yaralayarak, bulunduğu yerleri muhafaza edeceğini hesap edenler! Sözlerinizin söküklerini dikmeden olmaz! Şayet, dikmezseniz bu sözler, ciğerimizi sökecek, bizi bizden edecek! Cümle tarafgirlikler, küslükler, ayrılmalar, incinmeler ve kırılmalar, sökük sözlerin eseri!

Dilin kalbe uyumu, işimize hiç gelmeyen, ancak dilimizde gezdirmekten kendimizi alamadığımız bir husus! Çünkü, sökük sözlerin prim yaptığına, işimizi kolaylaştırdığına, gemimizi yürüttüğüne inanmışız! Bağırmakla, hiddetle, gözleri dönmüş bir şekilde sökük sözlerle hitap ederek, bütün meseleyi çözdüğümüzü sanıyoruz!

“Selvi gibi umutlar, döndü birer iğdeye / Geçti Bor’un pazarı sür eşeği Niğde’ye” diyen Namdar Rahmi Karatay, sökük sözlerin hükmünü doldurmasından sonra, yolların ayrılacağına vurgu yapıyor.

Sökülen sözler dikilmediğinde, siyasette de ticarette de dostluk ve arkadaşlıklarda da yol ayırımlarına gelinir. Bütün yanlışlarımız dilimizle söylediğimizi, kalbimizle de söyleyemediğimizden kaynaklanıyor. Çektiğimiz sıkıntıların, ayrılıkların, elveda demelerin temelinde, sözlerin söküklerini dikmeye yanaşmayışımız yatıyor! Sözler birçok alanda meydan okuyor, gözdağı veriyor, huzuru çağrıştırmıyor, sükunete davet etmiyor, el ele vermeye imkân tanımıyor. Her iki tarafta sözlerinin söküklerini dikmediğinde, ne olacaksa o oluyor!

Sökükleri dikilmiş sözler arifane sözlerdir. Ayrıştırıcı değil, birleştirici sözlerdir. Barıştırıcı sözlerdir. İkna edici sözlerdir. Alimane sözlerdir, kelamı kibardırlar. Nezaketli ifadelerle bezenmişlerdir. İçlerinde ne küfür vardır ne kem bir ifade. Kimseyi incitmedikleri ve kırmadıkları gibi, gönüllere serinlik verirler.

Sökük sözlere neden bu kadar meraklı olduğumuzu, sökük sözlülerin yanında yer almak için neden bu denli yarıştığımızı, sökük sözlülere olan hayranlığımızın neden şaşılacak boyutlara eriştiğini açıklayabilecek var mı? Çektiğimiz bütün sıkıntı, söküğü dikilmiş sözler yerine, sökük sözleri tercih ederek hemen her şeyi çıkmazlara sokup, kördüğüm haline getirmemizden kaynaklanıyor.

Bundan pişmanmış gibi gözükmüyoruz! Sökük sözün cazibesi, çekiciliği öylesine fazla kabul görüyor ki, söküğü dikilmiş sözlerden yanardağ ateşlerinden kaçar gibi kaçmayı marifet sayıyoruz!

Ne mi diyor Hz. Mevlâna?

Söküklerini dik sözlerinin, dilini kalbine yanaştır, dilinle söylediğini kalbinle de söyle. Kalbinden geçmeyeni diline değdirme.

DİĞER YAZILARI Biz Bizden Gidemeyiz 01-01-1970 03:00 Yaşadığımız Her Güzel Gün Bayram Olsun 01-01-1970 03:00 ALPASLAN TÜRKEŞ 01-01-1970 03:00 Ramazan Hürmetine 01-01-1970 03:00 İhsan Ceylan 01-01-1970 03:00 Göl Şehrinin Hikayesi 01-01-1970 03:00 Söz, Etme Dedi Ses, Dinlemedi 01-01-1970 03:00 Bey Kızının Hikayesi 01-01-1970 03:00 Vakit Vuslat Vaktidir 01-01-1970 03:00 Seyit Küçükbezirci 01-01-1970 03:00 Öğretmenim” Kelimesiyle Geçen Bir Ömür 01-01-1970 03:00 Buram Buram Konya Kokma 01-01-1970 03:00 KASIMPATI 01-01-1970 03:00 Daha Nice Yüzyıllar Gör Türkiyem 01-01-1970 03:00 Yine Ortadoğu, yine kan, yine gözyaş 01-01-1970 03:00 Sultanlar Tepesinden Sultanlar Şehrine! 01-01-1970 03:00 Bu Benim Meselem, Derin Meselem” 01-01-1970 03:00 Bu Şehirde Kaç Zeki Oğuz Daha Kaldı? 01-01-1970 03:00 Makam Mahur Hava Eyyamı Bahur! 01-01-1970 03:00 BAYRAM GELDİ HOŞ GELDİ! 01-01-1970 03:00 Öfke hikayesi 01-01-1970 03:00 Dilinle Söylediğini, Kalbinle de Söyle 01-01-1970 03:00 Kara Odun Ateşe Eş Oldu Aydınlık Geldi!” 01-01-1970 03:00 Doğruluk Sözde Değil Özde Olur!’ 01-01-1970 03:00 Kalemin Su, Kâğıdın Rüzgâr İse... 01-01-1970 03:00 Bazen... 01-01-1970 03:00 Hak Kapısından Ayrılmayan Türk, Var Olduğu Müddetçe Vatansız Kalmaz 01-01-1970 03:00 Kıskançlık Yapanın Gönlüne Karanlıklar Çöker 01-01-1970 03:00 Dertlinin Derdini Dinlemek! 01-01-1970 03:00 Eden Kendisine Eder!.. 01-01-1970 03:00 AYNA 01-01-1970 03:00 Diline Hâkim Olmak 01-01-1970 03:00 Ramazan Hikayesi -2 01-01-1970 03:00 Ramazan Hikayesi 01-01-1970 03:00 Adı Güzel, Kendi Güzel Muhammed 01-01-1970 03:00 Fani Dünya Hoştur Amma... 01-01-1970 03:00 SON CEMRE 01-01-1970 03:00 SÖZ! 01-01-1970 03:00 YILBAŞI DEMEK 01-01-1970 03:00 ŞEB-İ ARUS 01-01-1970 03:00 Aşçı Dede Kimin Dedesi? 01-01-1970 03:00 Benim Derdim Dermanım Bilen Yok! 01-01-1970 03:00 Ecdada Vefa! 01-01-1970 03:00 Yüreğe Gömülmek! 01-01-1970 03:00