Kalemin Su, Kâğıdın Rüzgâr İse...

Erol Sunat

04-05-2023 16:08

Kalem ve kâğıt kadar birbirine yakışan ikili az görmüşsünüzdür. Biri olmadan diğeri olamaz.

Efkâr dağıtır kalem ve kâğıt.

Onlarla teselli olur, teskin olur gönüller.

Yazdıkça rahatladığınızı hissederseniz.

Üzerinizden kalkar gider gam ve kasavet bulutları...

Kalemin anlamlı bir şeyler yazdığı kâğıdın, değeri ölçülemez.

Mektup olur o kâğıt. Anlaşma olur. Duygu yüklü bir şiir olur.

Kalemden, kâğıda inci gibi dizilir satırlar.

Seven sevdiğini, sevilen sevildiğini mahşere kadar hatırlar.

Kalemin kâğıda yazdıkları, ferman olmuş kelleler uçmuş ya da barış gelmiştir cihana...

Kalemden kan damlamıştır bazen kâğıda, bazen aşkın gözyaşları düşmüştür birkaç damla.

Kalem, kalem olduğunun farkına varmıştır, kâğıt kağıtlığının...

Amma...

Kalemin su, kâğıdın rüzgâr ise...

Ne eline o kalemi al ne de öyle bir kağıt iste...

Hz. Mevlâna, “Kalemin su, kâğıdın rüzgâr ise, ne yazarsan yaz kıymeti yoktur.” demiş.

Rüzgârdan bir kâğıda, sudan bir kalem ile yazın bakalım bir şeyler. Kâğıt yele, kalem sele gittiğinde ne olacak?

Hz. Mevlâna 800 yıl öncesinden sanki bugünlere işaret etmiş.

Sözlerin senet olduğu devirlerin bittiği bir dönemdeyiz.

Senet kağıtlarının rüzgârdan, yazan kalemlerin sudan olduğu bir çağda yaşıyoruz.

Yazdıysam yazdım, ne olmuş deniyor.

Canımı alacak değilsiniz ya!...

Kalemin bir haysiyeti var, kağıdında...

Suç onları kendi emellerine ram eden insanda...

Sayfayı boş bırakıp, beyaz bir sayfa açtık diyen de biziz.

Bu bir milattır diye yazıp altını imzalayanda.

Yazdıklarımızı inkâr edenlerde.

Söz veren sözünde durmuyor.

Sözünden dönüyor.

Sözünde duranlara böyle insan kaldı mı, diye şaşırarak bakıyor insanlar.

Bereket ki varlar...

İyi ki varlar...

Diye şükrediyorlar sonra.

Anlaşmaların, sözleşmelerin, akitlerin, karşılıklı güven ortamlarının iyice zayıfladığı, kandırmaların, gücü kötüye kullanmaların, attığı imzanın arkasında durmayanların dünyasında yaşar oldu insanlık.

Kalemin yazdığını, rüzgâr savurup götürüyor, uçuruyorsa, haklılığını nasıl ispat edeceksin, derdini kime dökeceksin, seni kim dinleyecek?

Eden ettiğini çekerse, çok çeker derler.

Baştanbaşa samimiyetsizlik kesilen bizler, göstermediğimiz iyi niyeti, karşı taraftan nasıl bekleyeceğiz?

Kendi niyeti halisane olmayan, karşı taraftan iyi niyet görse bile bunu nasıl yorumlayacak?

Elinize aldığınız kalem, niyetime göre yazmıyor diyemezsiniz.

Zaten kalem dediğiniz insanın içinden geçeni yazmalı!...

Sudan bahanelerle, karşısındakini kandırmaya çalışanın kalemi elbette sudan olur.

Öyle bir kalemin yazdığı kâğıt rüzgârdan olmalıdır ki, geriye muhatabını haklı çıkaran hiçbir şey kalmasın!..

Kalmasın ki, göçenler, göçürülenler, düşenler, düşene her gelenin bir tekme de benden olsun diye fazladan vurduğu bir ortam oluşsun.

Oluşsun ki.

Bu insanda haklıydı, böyle bir şey yapmazdı, iftira etmeyin, günahsızı, masumu savunmayacaksak, insanlığımızın ne önemi var diyebilenlerin neredeyse neslinin tükenmeye yüz tuttuğu bir devirde olduğumuzu kime anlatsak diyen olmasın!..

Belli ki...

Elimizdeki kalem ve kağıtlar aynen bizim gibi.

Yapımıza ve ruhumuza uygun!...

Ve bizler bunu pekâlâ biliyoruz...

Ya itiraf edeceğiz, pişmanız diyeceğiz ancak özür dileme gibi bir hasleti kaybedeli çok olmuş!...

Yahut umurumuzda değil, çekiver kuyruğunu gitsin muhabbetleri yapıyoruz.

Sudan bahaneleri, su kalemleriyle rüzgârdan kağıtlara öyle bir döktürüyoruz ki, el de beğensin, bey de beğensin, felekte beğensin diye ve yaslanıyoruz geriye.

Sonra soruyoruz kendimize, neden mutlu değiliz, neden mutlu olamıyoruz, ters giden her şey, neden hep gelip bizi buluyor diye...

DİĞER YAZILARI Biz Bizden Gidemeyiz 01-01-1970 03:00 Yaşadığımız Her Güzel Gün Bayram Olsun 01-01-1970 03:00 ALPASLAN TÜRKEŞ 01-01-1970 03:00 Ramazan Hürmetine 01-01-1970 03:00 İhsan Ceylan 01-01-1970 03:00 Göl Şehrinin Hikayesi 01-01-1970 03:00 Söz, Etme Dedi Ses, Dinlemedi 01-01-1970 03:00 Bey Kızının Hikayesi 01-01-1970 03:00 Vakit Vuslat Vaktidir 01-01-1970 03:00 Seyit Küçükbezirci 01-01-1970 03:00 Öğretmenim” Kelimesiyle Geçen Bir Ömür 01-01-1970 03:00 Buram Buram Konya Kokma 01-01-1970 03:00 KASIMPATI 01-01-1970 03:00 Daha Nice Yüzyıllar Gör Türkiyem 01-01-1970 03:00 Yine Ortadoğu, yine kan, yine gözyaş 01-01-1970 03:00 Sultanlar Tepesinden Sultanlar Şehrine! 01-01-1970 03:00 Bu Benim Meselem, Derin Meselem” 01-01-1970 03:00 Bu Şehirde Kaç Zeki Oğuz Daha Kaldı? 01-01-1970 03:00 Makam Mahur Hava Eyyamı Bahur! 01-01-1970 03:00 BAYRAM GELDİ HOŞ GELDİ! 01-01-1970 03:00 Öfke hikayesi 01-01-1970 03:00 Dilinle Söylediğini, Kalbinle de Söyle 01-01-1970 03:00 Kara Odun Ateşe Eş Oldu Aydınlık Geldi!” 01-01-1970 03:00 Doğruluk Sözde Değil Özde Olur!’ 01-01-1970 03:00 Söküklerini Dik Sözlerinin 01-01-1970 03:00 Bazen... 01-01-1970 03:00 Hak Kapısından Ayrılmayan Türk, Var Olduğu Müddetçe Vatansız Kalmaz 01-01-1970 03:00 Kıskançlık Yapanın Gönlüne Karanlıklar Çöker 01-01-1970 03:00 Dertlinin Derdini Dinlemek! 01-01-1970 03:00 Eden Kendisine Eder!.. 01-01-1970 03:00 AYNA 01-01-1970 03:00 Diline Hâkim Olmak 01-01-1970 03:00 Ramazan Hikayesi -2 01-01-1970 03:00 Ramazan Hikayesi 01-01-1970 03:00 Adı Güzel, Kendi Güzel Muhammed 01-01-1970 03:00 Fani Dünya Hoştur Amma... 01-01-1970 03:00 SON CEMRE 01-01-1970 03:00 SÖZ! 01-01-1970 03:00 YILBAŞI DEMEK 01-01-1970 03:00 ŞEB-İ ARUS 01-01-1970 03:00 Aşçı Dede Kimin Dedesi? 01-01-1970 03:00 Benim Derdim Dermanım Bilen Yok! 01-01-1970 03:00 Ecdada Vefa! 01-01-1970 03:00 Yüreğe Gömülmek! 01-01-1970 03:00