Fani Dünya Hoştur Amma...

Erol Sunat

11-03-2023 11:52

Dün görüştüklerimiz için, yarın başın sağ olsun denilebildiği bir dünyada yaşıyoruz.

Hırsların, kinlerin ve ihtirasların ne denli boş olduğunu bilmem anlayabiliyor muyuz?

İnsanoğlu bir varmış, bir yokmuş misali yaşayıp gidiyor işte...

 “Âvâzeyi bu âleme Davud gibi sal / Bâkî kalan bu kubbede bir hoş sadâ imiş" diyen Divan şairi Baki, dünyadan çekip giderken, geriye “hoş bir seda” bırakmanın faziletini anlatmak ister bu mısralarda...

“Her birinize bir süre verilmiştir. Bu süre sonunda   bana döndürüleceksiniz” diye buyuran Rabbimiz, dünyadan ayrılacağımız anı ve zamanı biz kullarına bildirmemiştir.

 Sırası gelen gidiyor. Ne bir dakika önce ne bir dakika sonra, yani tam zamanında...

“Fani dünya hoştur amma, akıbeti mevt olmasa”

“Ölüm gelmiş cihane, baş ağrısı bahane”

“İnsan fani, ölüm ani”

Gibi sözleri de, uzunca yıllardan beri duyarak bugünlere geldik.

Sağlığında takdir edemediğimiz, hakkında bir türlü iyi şeyler söyleyemediğimiz, kimi hasetlikten, kimi kıskançlıktan aleyhinde dedikodu ve tezviratlar da bulunduğumuz nice insan için vefatından sonra söylenecek pişmanlık cümlelerinin ve dökülen gözyaşlarının neye yaradığını kendimize dürüstçe sormamız gerekiyor.

Mal hırsının, mevki ve makam hırsının, insani değerleri kökünden biçtiğini bildiğimiz  halde, izlediğimiz yolun ve söylediğimiz sözlerin  bir aldatmaca ve kandırmacadan ibaret olduğunu hâlâ göremiyor muyuz?

Oysa aldatan kendini aldatmış, kandıran kendini kandırmıştır.

Şems-i Tebrizi, “Başkasının rızkını sana vermezler, öyle ise vücudunu niçin üzmede, öldürmedesin” diyor.

Ölümlü olduğumuzu bile bile hakkımız olmayanı elde etme peşinde, her türlü hile ve tuzak kurarak hedefimize ulaştığımızı sandığımız, düşüncelere ve hayallere yazıklar olsun!

Yunus Emre, “Bir garip ölmüş diyeler / Üç günden sonra duyalar / Soğuk su ile yuyalar / Şöyle garip bencileyin” dediği dörtlüğünde, onun anlattığı garip olmayı istersiniz de, olamazsınız...

Ölüm kelimesinin soğukluğu, onun hayatın bir gerçeği olduğunu değiştirmez.

Ölüm var, ölüm, denmesi hatırlatılması bir çoğumuzun hoşuna gitmez, işine gelmez.

Ta ki, kendi başına gelinceye kadar.

Her ölüm salası okunuşunda, birçok insan ölümü ve kendini şöylesine bir aklına getirir, ne yazık ki, bu süre birkaç dakikayı geçmez.

Çünkü, ateş düştüğü yeri yakar.

Vefat eden bir yakınınızsa, en acil işinizi bile bırakır koşarsınız.

Rabbimiz, verdiği acı ve üzüntüye karşı, sabrını da beraber vermiştir. 

Ama biz insanlar, üzüntümüz hafifler hafiflemez, yine eski halimize döner, bildiğimizi yapmaktan geri kalmayız.

Mal canın yongası diye, dünyaya inadına bağlanıp kalmanın beyhude olduğunu göremeyiz.

Oturduğumuz koltuklardan, mevki ve makamlardan hiç kalkmayacağımızı zannetme körlüğüne sahip oluruz.

Rahmetli Gazeteci Fikret Otyam, bir yazısında Güneydoğu aşiretlerinden birinin ağası ile konuşurken, adı Selim olan Ağa, böbürlenerek, eliyle gösterebildiği kadar gösterdiği arazisini gösterirken,

- Aha der, şu uzakta gördüğün dağlara kadar olan arazi benim...

Fikret Otyam, içimden “ Allah’ mısın be Selim? ” dedim, diye yazıyor.

Sözlerimizi yine Yunus Emre’den bir dörtlükle noktalayalım:

“Mal sahibi, mülk sahibi / Hani bunun ilk sahibi / Mal da yalan, mülk de yalan / Var biraz da, sen oyalan”

Bu dünyadan hoş bir seda bırakarak ayrılana ne mutlu...

DİĞER YAZILARI Biz Bizden Gidemeyiz 01-01-1970 03:00 Yaşadığımız Her Güzel Gün Bayram Olsun 01-01-1970 03:00 ALPASLAN TÜRKEŞ 01-01-1970 03:00 Ramazan Hürmetine 01-01-1970 03:00 İhsan Ceylan 01-01-1970 03:00 Göl Şehrinin Hikayesi 01-01-1970 03:00 Söz, Etme Dedi Ses, Dinlemedi 01-01-1970 03:00 Bey Kızının Hikayesi 01-01-1970 03:00 Vakit Vuslat Vaktidir 01-01-1970 03:00 Seyit Küçükbezirci 01-01-1970 03:00 Öğretmenim” Kelimesiyle Geçen Bir Ömür 01-01-1970 03:00 Buram Buram Konya Kokma 01-01-1970 03:00 KASIMPATI 01-01-1970 03:00 Daha Nice Yüzyıllar Gör Türkiyem 01-01-1970 03:00 Yine Ortadoğu, yine kan, yine gözyaş 01-01-1970 03:00 Sultanlar Tepesinden Sultanlar Şehrine! 01-01-1970 03:00 Bu Benim Meselem, Derin Meselem” 01-01-1970 03:00 Bu Şehirde Kaç Zeki Oğuz Daha Kaldı? 01-01-1970 03:00 Makam Mahur Hava Eyyamı Bahur! 01-01-1970 03:00 BAYRAM GELDİ HOŞ GELDİ! 01-01-1970 03:00 Öfke hikayesi 01-01-1970 03:00 Dilinle Söylediğini, Kalbinle de Söyle 01-01-1970 03:00 Kara Odun Ateşe Eş Oldu Aydınlık Geldi!” 01-01-1970 03:00 Doğruluk Sözde Değil Özde Olur!’ 01-01-1970 03:00 Kalemin Su, Kâğıdın Rüzgâr İse... 01-01-1970 03:00 Söküklerini Dik Sözlerinin 01-01-1970 03:00 Bazen... 01-01-1970 03:00 Hak Kapısından Ayrılmayan Türk, Var Olduğu Müddetçe Vatansız Kalmaz 01-01-1970 03:00 Kıskançlık Yapanın Gönlüne Karanlıklar Çöker 01-01-1970 03:00 Dertlinin Derdini Dinlemek! 01-01-1970 03:00 Eden Kendisine Eder!.. 01-01-1970 03:00 AYNA 01-01-1970 03:00 Diline Hâkim Olmak 01-01-1970 03:00 Ramazan Hikayesi -2 01-01-1970 03:00 Ramazan Hikayesi 01-01-1970 03:00 Adı Güzel, Kendi Güzel Muhammed 01-01-1970 03:00 SON CEMRE 01-01-1970 03:00 SÖZ! 01-01-1970 03:00 YILBAŞI DEMEK 01-01-1970 03:00 ŞEB-İ ARUS 01-01-1970 03:00 Aşçı Dede Kimin Dedesi? 01-01-1970 03:00 Benim Derdim Dermanım Bilen Yok! 01-01-1970 03:00 Ecdada Vefa! 01-01-1970 03:00 Yüreğe Gömülmek! 01-01-1970 03:00