Dertlinin Derdini Dinlemek!

Erol Sunat

08-04-2023 12:13

Dertlinin derdini anlatması kolay değil. Dinleyen olması lazım, ilgilenen olması lazım, işin ucundan tutan olması lazım. Dertlinin derdini anlatacağını anlayanlar bir başlıyorlar yakınmaya, bir başlıyorlar çırpınmaya, bir başlıyorlar dövünmeye.

Dertli vah vah diyor, meğer benim derdim bunların derdi yanında bir hiçmiş!

İyi hoşta dertlinin derdini kim dinleyecek?

Hele bir de dertli, kan kussa kızılcık şerbeti içtim diyorsa, gören gözleri varsa, beni göreceklerse görsünler, bulacaklarsa bulsunlar diyor da buna rağmen görülmüyorsa ne olacak? İnanın görülmeyecek, sesi duyulmayacak, yanı başındaki, hanelerde hiçbir ihtiyacı olmayanlara yardımlar yapılır ve yağdırılırken, bir insaf sahibi çıkıp da, şu komşumuz bunlardan belki de on kere daha muhtaç demeyecek!

Ağlamayan çocuğa meme verilmez edebiyatı baş tacımız, vazgeçilmezimiz, mihenk taşımız! Ağlarken aralara aracılar koyanlar, ağlama kapılarını iyi bilenler, kapılara vardığında birden ağlamaya başlayanlar, duygu sömürüsünün dik âlâsını yapanlar her daim en önde, sıranın başında! Gerçek manada ağlayan, kapı önünde ağlamadı diye gören yok, bilen yok, duyan yok!

Gerçek fakir, gerçek dertli, gerçek ihtiyaç sahibi gel denilen, dolaş gel denilen kapıların önünden geçmez. Önemli olan onların aranıp bulunması, derdin ne sıkıntın ne diye başlayan bir dizi ahiret sorusu sorulmaması!

İnsanları dinlemek onlara en büyük destektir. Dinleyin şu insanların derdini, hanelerine bir pencerede siz açın. Huzura kavuşsun insanlar.

Dinleyin şu insanları, hanelerinde var olan isler-sisler, dumanlar dağılsın, perde çekilmiş pencerelerinden güneş ışıkları dolsun evlerinin içine.

Dinleyin şu insanları, kalplerinde ümit çiçekleri yeşersin. Tekrar hayata dönsünler. Ayağa kalksınlar. Evlerinin kapısını açıp, dışarı çıksınlar. Kararsızlıkları, karamsarlıkları, vesveseleri sona ersin.

Ne mi diyor Hz. Mevlâna?

“Dertli adamın kararsızlıklarla, dumanlarla dolu bir evi vardır. Derdini dinlersen o eve bir pencere açmış olursun.”

DOST

Dost dost diye konuşmaktan kendimizi alamayan bizler, dosta ve dostluğa ne kadar önem veriyoruz acaba? Dost diye aradığımız nasıl bir kişi? İşimizi görmeyen, sıkıntımızı çözmeyen, bizi her hâlükârda desteklemeyen dostu neyleyeyim mi diyoruz? Dostta aradığımız özellik ne? Dost dediğimiz sağ gösterip, sol vuran mı? Ondan uzaklaştığımız an, aleyhimizde konuşan mı? Yüzümüze gülüp, ardımızdan kuyumuzu kazan mı? Ne yaparsak yapalım bizi tasdik eden mi?

Dostlarla oturmak, dostlarla bir arada olmak, dostlarla bir şeyler paylaşmak, istişare etmek gibi erdemler dillerden düşecek gibi değil. Kala kala bir o kalmış dillerde. Dostu göremeyen, dostu fark edemeyen, dostu es geçen, dostun yanından geçip giden bir göze sahipseniz, sahi nereye bakıyorsunuz siz? Dost olmak, dostu bulmak, dostla sırdaş olmak, haldaş olmak kolay mesele mi?

Kusursuz dost arayan dostsuz kalır dememiş mi Hz. Mevlâna? Yazık dostlarını hiç yüzünden bir kalemde silenlere! Onlar bu dünyadan dileriz dostsuz olarak ayrılmak zorunda kalmazlar! Adam gibi adam olan dostları bulmak kolay değil. Hem de hiç değil…Dostu göremeyen göz, nereye bakıyor diye hiç düşündünüz mü? Üç günlük heveslere, üç kuruşluk tamahkarlıklara satılan dostlukların, sahte dostluklar olduğunu kimse anlamaz mı sanıyorlar?

Sözüm ona dost olan, dost kesilen, dost görünen sadece dilinde olan dostluk kavramıyla dostlukları biçen, yerle bir edenler, yaşadıkları süre zarfında bir türlü yapamadıkları vicdan muhasebelerini ölüm döşeklerine bıraktılarsa, korkarım helalleşecek insan da bulamayacaklar!

Ne mi diyor Hz. Mevlâna?

“İnsan, gözden ibarettir aslında, geri kalan cesettir. Göz ise ancak dostu görene denir.”

DİĞER YAZILARI Biz Bizden Gidemeyiz 01-01-1970 03:00 Yaşadığımız Her Güzel Gün Bayram Olsun 01-01-1970 03:00 ALPASLAN TÜRKEŞ 01-01-1970 03:00 Ramazan Hürmetine 01-01-1970 03:00 İhsan Ceylan 01-01-1970 03:00 Göl Şehrinin Hikayesi 01-01-1970 03:00 Söz, Etme Dedi Ses, Dinlemedi 01-01-1970 03:00 Bey Kızının Hikayesi 01-01-1970 03:00 Vakit Vuslat Vaktidir 01-01-1970 03:00 Seyit Küçükbezirci 01-01-1970 03:00 Öğretmenim” Kelimesiyle Geçen Bir Ömür 01-01-1970 03:00 Buram Buram Konya Kokma 01-01-1970 03:00 KASIMPATI 01-01-1970 03:00 Daha Nice Yüzyıllar Gör Türkiyem 01-01-1970 03:00 Yine Ortadoğu, yine kan, yine gözyaş 01-01-1970 03:00 Sultanlar Tepesinden Sultanlar Şehrine! 01-01-1970 03:00 Bu Benim Meselem, Derin Meselem” 01-01-1970 03:00 Bu Şehirde Kaç Zeki Oğuz Daha Kaldı? 01-01-1970 03:00 Makam Mahur Hava Eyyamı Bahur! 01-01-1970 03:00 BAYRAM GELDİ HOŞ GELDİ! 01-01-1970 03:00 Öfke hikayesi 01-01-1970 03:00 Dilinle Söylediğini, Kalbinle de Söyle 01-01-1970 03:00 Kara Odun Ateşe Eş Oldu Aydınlık Geldi!” 01-01-1970 03:00 Doğruluk Sözde Değil Özde Olur!’ 01-01-1970 03:00 Kalemin Su, Kâğıdın Rüzgâr İse... 01-01-1970 03:00 Söküklerini Dik Sözlerinin 01-01-1970 03:00 Bazen... 01-01-1970 03:00 Hak Kapısından Ayrılmayan Türk, Var Olduğu Müddetçe Vatansız Kalmaz 01-01-1970 03:00 Kıskançlık Yapanın Gönlüne Karanlıklar Çöker 01-01-1970 03:00 Eden Kendisine Eder!.. 01-01-1970 03:00 AYNA 01-01-1970 03:00 Diline Hâkim Olmak 01-01-1970 03:00 Ramazan Hikayesi -2 01-01-1970 03:00 Ramazan Hikayesi 01-01-1970 03:00 Adı Güzel, Kendi Güzel Muhammed 01-01-1970 03:00 Fani Dünya Hoştur Amma... 01-01-1970 03:00 SON CEMRE 01-01-1970 03:00 SÖZ! 01-01-1970 03:00 YILBAŞI DEMEK 01-01-1970 03:00 ŞEB-İ ARUS 01-01-1970 03:00 Aşçı Dede Kimin Dedesi? 01-01-1970 03:00 Benim Derdim Dermanım Bilen Yok! 01-01-1970 03:00 Ecdada Vefa! 01-01-1970 03:00 Yüreğe Gömülmek! 01-01-1970 03:00