Türk eğitim sistemi, özellikle son on yılda uygulanan 12 yıllık zorunlu ve kademeli eğitim (4+4+4) düzenlemesiyle köklü değişiklikler yaşamıştır. Ancak bu değişimlere rağmen, sistemin yapısı, içeriği ve çıktıları üzerindeki tartışmalar hiç bitmemiştir. Bugün, küresel rekabetin ve hızla değişen dünyanın gerektirdiği yetkinlikleri kazandırmakta yetersiz kalan mevcut zorunlu eğitim modelinin, yapısal bir revizyona ihtiyacı olduğu açıkça görülmektedir. Eğitim sistemini yapboz tahtasına çeviren sık değişiklikler yerine, uzun vadeli, bilimsel temellere dayalı ve siyaset üstü ulusal bir eğitim politikası oluşturulması elzemdir.
Mevcut sistemin en büyük kronik sorunu, eğitimin neredeyse her kademesinin merkezî sınavlara hapsedilmiş olmasıdır. Okullar, adeta öğrenciyi hayata hazırlayan kurumlar olmaktan çıkıp, bir üst kuruma geçiş bileti veren binalara dönüşmüştür. Bu sınav odaklı eğitim anlayışı, öğrencilerin eleştirel düşünme, problem çözme, yaratıcılık ve yaşam becerileri gibi 21. yüzyıl yetkinliklerini geliştirmesini engellemektedir. Bireylerin ilgi ve yetenekleri göz ardı edilmekte, yalnızca puan üzerinden meslek seçimine zorlanmaları, mezuniyet sonrası mutsuz ve iş beğenmeyen bir "işsizler ordusu" oluşmasına zemin hazırlamaktadır.
Türkiye’de uygulanan tek tip, merkeziyetçi müfredat anlayışı da ciddi eleştiri konusudur. Talim Terbiye Kurulu tarafından belirlenen bu müfredat, ülkenin sosyoekonomik, kültürel ve bölgesel farklılıklarını göz ardı ederek, tüm öğrencilere aynı bilgiyi aynı hızda vermeye çalışmaktadır. Oysa etkili bir eğitim sistemi, bölgenin ihtiyaçlarına ve öğrencilerin bireysel kapasitelerine göre esneklik gösterebilmelidir. Tek tipleştirici ve ideolojik bir yaklaşımla tasarlanan bu yapı, bireyin zengin ve rengârenk kişiliğini köreltmekte, yaratıcılığı baskılamaktadır.
Türk eğitim sisteminin bir diğer önemli sorunu ise sürdürülebilir bir eğitim politikasının olmamasıdır. Her bakan veya yönetim değişikliği ile birlikte, sistem "sil baştan" mantığıyla yeniden düzenlenmekte, bu durum eğitim camiasında ve velilerde istikrarsızlık ve güvensizlik yaratmaktadır. Köklü ve kalıcı çözümler yerine, anlık ve geçici müdahalelerle ilerlemeye çalışan bu yapı, kangrenleşmiş sorunların daha da derinleşmesine neden olmaktadır. Eğitim, acilen siyaset üstü bir yaklaşımla ele alınmalı ve uzun soluklu bir ulusal politika belirlenmelidir.
12 yıllık zorunlu eğitimin süresi ve kademeli yapısı da yeniden gözden geçirilmelidir. Örneğin, lise kademesinde zorunlu eğitimin üç yıla indirilmesi ve son yılın isteğe bağlı olarak üniversiteye hazırlık veya mesleki yönelim yılı olarak düzenlenmesi gibi modeller tartışılmaktadır. Ayrıca, zorla okula devam ettirilen, ancak akademik olarak hazır olmayan veya ilgisi olmayan gençlerin, mesleki eğitime daha erken yönlendirilmesi için esnek mekanizmalar oluşturulmalıdır. Bu, hem gençlerin yeteneklerini keşfetmelerine hem de işgücü piyasasının nitelikli eleman ihtiyacını karşılamaya yardımcı olacaktır.
Sistemdeki reform ihtiyacı sadece yapısal kararlarla sınırlı değildir. Düşük öğretmen niteliği ve yetersiz okul altyapısı da eğitimin kalitesini doğrudan etkileyen faktörlerdir. Öğretmenlerin yetiştirilme süreçlerinin iyileştirilmesi, mesleki gelişimlerinin sürekli desteklenmesi ve özlük haklarının güçlendirilmesi hayati önem taşımaktadır. Aynı zamanda, özellikle kırsal bölgelerde birleştirilmiş sınıfların sona erdirilmesi, okulların fiziksel koşullarının modern ve güvenli bir öğrenme ortamı sağlayacak şekilde iyileştirilmesi gerekmektedir.
Türkiye'nin zorunlu eğitim sistemi, sınav merkezli yapısından, esnek olmayan müfredatından ve siyasal istikrarsızlığa kurban giden politikalarından arındırılmalıdır. Eğitim; ideolojik bir araç olmaktan çıkarılıp, her bireyin potansiyelini maksimize eden, eleştirel düşünme ve yaşam becerileri kazandıran, bilimsel temellere dayalı bir hak olarak görülmelidir. Bu köklü değişim, yalnızca eğitim sistemini değil, aynı zamanda ülkenin sosyal ve ekonomik geleceğini de doğrudan şekillendirecek kritik bir adımdır. Türkiye'nin geleceği için, nitelikli, esnek ve öğrenci odaklı yeni bir zorunlu eğitim modeline geçiş kaçınılmazdır.
Dr. Cemil Paslı
Kötü Koku Kimden Geliyor?
Ahmet Turan (Gazeteci-Yazar)
Nereden Nereye
Hasan Yayla
Konya'nın Cephe Arkası Kahramanlığı
İmdat Yayla
Adaletin Kılıcı, Yöneticinin Baş Tacı Olmalı
Özkan Buyrucu
Cumhuriyetin Sanayi Hamlesi ve Atatürk
Erol Sunat
Hazandı, Hüzündü, Dündü, Bugündü
Ömer Kacar (Eğitim Gücü Sen İlçe Temsilcisi)
Eğitimde Kuralın ve Vicdanın Krizi
Gülay Çetkin (Eğitim Gücü Sen. Denizli Temsilcisi)
Eğitimde Yeni Yönetim Şekli; İdare Edemeyeni İdare Et
Beyza Bandırma Kelek (Eğitim Koçu)
Balkanlar’da Kalan Türk’ün Ahı
İlayda Mangal (Psikolojik Danışman)
Konya’nın ilk Türkiye’nin ikinci Rehberlik ve Psikolojik Danışma Merkezi olan KUZEY YILDIZI’NDA Biz Ne Yapıyoruz?