Sevgili Arkadaşlarım, Kıymetli Kardeşlerim, Canlar,
Bugünkü yazım iş yerlerinde çalışan yöneticilerin yani makam sahiplerinin ve çalışan binlerce insanın mutluluğu üzerine olacak. Evet, sayın yönetici ve makam sahibi olan zatıâliler; tüm çalışanların mutlu olması sizin elinizde. Elbette mutsuz olmaları da! Çünkü mutluluk gibi mutsuzluk da iş hayatının doğasında var. Sizlerin hayata nasıl baktığı, bardağın hangi tarafını gördüğü onların yani çalışanların mutlu olup olmayacağını belirler. Çalışkan dürüst bir insanın istekleri nelerdir derseniz; iyi bir işe sahip olmak, iyi bir kazancının olması, iyi bir eş, güzel bir ev, lakin hepsi birden olmuyor. Hep birileri kendi isteklerine gölge düşürmemek için başkalarının basit mutluluklarına engel olabiliyor. Sizler belki yalan dünya mutluluğunda zirveye çıktınız, lakin başkalarının küçük mutluluklarına gölge düşürmeyin. Onlar hayatta mutlu olabilmek için kendilerine gerekli olan şeyleri elde edemeyince mutluluğu başka yerlerde ararlar. Mutluluk arayışı içinde sahip olmak istedikleri şeylerin hayalini kurarlar. Kişiler manevi ve maddi güçleri doğrultusunda hayallerinin bir kısmını kendilerine hedef olarak belirlerler ve bu doğrultuda yatırım yapmaya çalışırlar.
Sevgili Dostlar, Canlar,
Herkes mutlu olmak istiyor, ancak en küçük bir olumsuzlukta hemen ümitsizliğe kapılıyor. Zaten hayatta çok mutlu olacağız diye bir kural yok, önemli olan karşılaştığımız olumsuz olaylardan bir ders çıkarıp, küçük de olsa mutlu olacak bir şeyler bulabilmek. Düşünce yapınıza ve hayata bakışınıza göre, hayat olayları sizi ya yıpratır ya da parlatır. Olumsuz düşünen ve bakış açıları olumsuz olan insanlar, daima “niçin “diye sorarlar ve sorunları görürler. Fırsatlar kapılarını çaldığında da tokmağın sesinden rahatsız olurlar. İyimser ve olumsuz insanlar ise “nasıl” sorusunu sorarlar, daima çözüme odaklanırlar. O çalışkan dürüst samimi insanın hayattaki en temel gayelerinden biri mutlu olmak. Sizlere ait olan maddi makamın vermiş olduğu mutlulukla onların penceresinden bakmanızı beklemekte mutsuzluğun başlangıcıdır. Onlar emektar çalışkan insanlar, mutlu olmak için hep bir arayış ve çaba içerisinde. Maalesef o çalışkan insanlara vermiş olduğunuz imkânlar ve belirlemiş olduğunuz maaşlar tatmin etmiyor, hep bir şeylerin eksik olduğunu düşünüyorlar. Bu nedenle kendilerine yeni hedefler koymak yeni işler aramak onların en doğal hakkı diye düşünüyorum. Bazen sizlerin iş yerinde belirleyemediğiniz hedefler, atamadığınız adımlar içinizde uhde olarak kalır ve o kadar varlık içerisinde siz makam sahiplerini mutsuzluğa sürükler.
Sevgili Arkadaşlarım, Kıymetli Kardeşlerim, Canlar,
Bizler çok da mutlu bir toplum değiliz. Bunun başta kültürümüz ve yaşam tarzımız olmak üzere birçok sebebi var. Peki, nedir mutluluk. En basit tarifiyle "insanın yaşadığı hayattan memnuniyetine mutluluk denir". Peki, nasıl mutlu olunur? Bu konuda herkes işe aslında kendisinden başlamalıdır. Çünkü mutluluk başkalarını hediyesi değil, insanın bireysel kazanımları ile ulaşılabilecek bir yaşamsal hoşnutluktur. Yaşama karşı duruşu itibarıyla iki tür insan vardır. Birincisi çevresinden etkilenen insan yapısı, ikincisi çevresini etkileyen insan yapısıdır. Sevgili yöneticiler ve makam sahibi insanlar, şunu asla aklınızdan çıkarmayın doğru algılanmış bir mutsuzluk yanlış algıyla sahip olunan bir mutluluktan daha fazla mutlu eder insanı. Kendinizden başlayarak etrafınızdaki insanlara şöyle bir bakın. Hayatın her gün ne kadar hızla ve kesintisiz aktığını, insanların sürekli olarak bir yerlere yetişmek için nasıl da koşturduklarını, adeta hayatla bir yarış içinde olduklarını göreceksiniz. Bu koşuşturma içerisinde neler kazanır bir insan, neler kaybeder? Hırslar, hedefler, arzular, yabancılaşmayı, yalnızlaşmayı, yıpranmayı getirmez mi beraberinde? Peki, her insanın amacı mutlu olmak değil midir özünde? Hepimiz mutlu olmak için çabalamaz mıyız? Öyleyse tüm çabamızın, uğraşımızın bizi daha mutlu etmesini beklerken daha da mı uzak düşüyoruz bizi mutlu eden her şeyden. Son sözüm makam sahiplerine bu gün sizlerin Depresyon ve anksiyete yaşamıyorsunuz ama gerçekten de mutlu değilsiniz? Çaresizlik, ümitsizlik ve öfke döngüsüne mi girdiniz? Peki, böylesine çaresiz hissetmenize yol açan bu döngüye nasıl girdiniz? Her şey nasıl başladı? Yönettiğinizi zannettiğiniz kurumun yöneticilerinin karmaşa, kaotik ve acımasız iş hayatının bir sonucu. Ne kadar zor durumda ve sıkıntılı olursanız olun herkesin içinde yatan zengin bir huzur ve mutluluk kaynağı vardır. Bunun için önce sağlığınızın, zenginliğinizin, ilişkilerinizin yani hayatınızın kontrolü yalnızca sizde olduğunu kabul etmelisiniz. Sizlere bulunduğunuz makamda dünya nimetleri ile birlikte mutluluklar dilerim. Unutmayın mutsuz ettiklerinizin ahı acı olur.
Yazımızı bir hikaye ile sonlandıralım.
Ceviz kurdu, gireceği kadar bir delik açarak cevizin içine girer. Cevizin içi insan beynine benzer, başlar onu yemeye. Buraya kadarı normal. Yedikçe şişmanlar. Karnı büyür. Yeterince yükünü tutup doyunca gitmek ister ama girdiği delikten çıkamaz.
Daha da kötü olanı; içi yenilen ceviz de kurumuş ve sertleşmiştir, o deliği genişletmek artık imkansızdır. Kurtçuk oturup bakar, delikten geçip çıkmak için tek çaresi vardır: Zayıflamayı beklemek.
Aç kaldıkça zayıflar, eski cılız haline döner. Ve bir gün çıkar. Ama çıktığında mevsim bitmiş, ortada aç ve cılız bir kurtçuk ile bir içsiz ceviz kalmıştır.
Kimi insanlardaki para ve mal - mülk hırsı da ceviz kurduna benzer. O hırsı yenip, artık yeter, dediğinde baharlar ve yazlar bitmiş olur.
SAYGILARIMLA VESSELAM!