Sevgili Arkadaşlarım Kıymetli Dostlarım Canlar
Ülkemizde insanlarımız, siyasi didişmelerden, ekonomik sıkıntılardan dolayı çok rahatsızdır.
Ama bizim siyasetimizde mutluluk değil, tam aksi boğuşa ilgi görüyor. Hatta utanmadan alkışlanıyor. Bu hal, aklıselim insanların tasvip edebileceği bir durum değildir. Onun için her türlü aşırılıklardan kaçınmak gerekir. Zira lider kadrolarının birbirine devamlı sataşmalarından, millet olarak bıkmış durumdayız. Malumdur ki insan, haysiyetini düşünerek hareket ederse, hürmete layık olur.
Kur’an-ı Kerim’in emrettiğine göre insan, hem iyiliğe hem de kötülüğe kabiliyetli bir varlık olarak yaratılmıştır. Ne var ki lütuf ve keremi sonsuz olan Allah, insanı bu iki zıt kabiliyeti arasında şaşkın ve perişan bırakmamış, ona “AKIL” gibi bir kuvvet vermiştir. Cenab-ı Hak Yüce Kitabında insanı, önüne İlahi gerçekleri sererek, devamlı aklını kullanmayı emretmektedir. Allah tarafından aklını kullanmayanlar lanetlenirken , akıl sahipleri yani kendilerine verilen akıl nimetini gerçek anlamda kullananlar da övülmektedirler. Kur’an-ı Kerim’de insanları akletmeye yönelten ayetler olduğu gibi, akletme işini kalbin yaptığını , iman ve imansızlıkların kalpten çıktığını belirten ayetlerde pek çoktur. Çünkü kalp, insanı gerçek bilgiye götüren bir kaynaktır. İnsan her türlü işinde mahir, karakteri sağlam ve soylu, çalışmalarında da samimiyet olmalıdır. Bu çalışmalarda Allah sevgisi ön planda tutulmalıdır ki, millet yapılan işlerden memnun olsun.
Sevgili dostlar
Zaman değişiyor, zemin, yer değişiyor. Ya insanlar? İnsanlar şaşkın, insanlar çaresiz, insanlar kimsiz ve kimsesiz. Evet öyle bir yerdeyiz ki, bir yanımız bahar bahçe Bir yanımız zemheri tipi fırtına. Evet, bu aralar umut ile umutsuzluk arasında gelip, gidiyoruz. Seçimler yapıldı gerildik, umutlandık, hatta bazıları muratlarına bile erdi, hayal bile edemedikleri makamlara da oturanlar oldu. Bakanlar mı, evet bazıları doğru yere baktı ve Bakan oldu. Çiftçi ,emekli ,küçük esnaf ve asgari ücretliler ise bakmaya devam ediyor. Nedense? Yapmayın beyler. Yeter artık "mış gibi" yaptığınız, ettiğiniz .Ya bütün bunlar olurken, yalamaya razı olup, ses çıkarmayanlar ile kendini partili sayıp onca yanlışı görmeyip ses çıkarmayan iktidarlara yakın yalakalara ne demeli ki! Müslümanım deyip "kul hakkı" yiyenlere Emekten yanayım deyip, emekçinin hakkının yenmesine göz yumanlara, Demokratım deyip, sesi kısıtlananları görmezlikten, duymazlıktan gelenleri gördükçe nasıl bir dünyada olduğuma şaşıp kalıyorum.
Sevgili Arkadaşlarım Kıymetli Dostlarım Canlar
Şeytan siyasetçi ve yandaşları, kendilerini İslam’a nispet eden, ama bilgi ve bilinci zayıf olan insanlara daha çok din ile yaklaşırlar. Onları, din ve dinin motiflerini kullanarak ikna ederler, Allah’ın adını ve dinini istismar ederek aldatırlar. Evet, bu bilgisiz ve bilinçsiz insanları, hatta bilgili oldukları halde ilkesiz ve pragmatik davrananları bile, içine hak ile batılı karıştırdıkları halde Allah’ın dini gibi sundukları “statüko dinleri”yle aldatırlar. Şeytan siyasetçiler ve yandaşları suret-i haktan görünerek “Allah ile aldatması”, muhafazakar ve Müslüman kitleler üzerinde en yaygın, en etkili ve en fazla sonuç alan aldatma biçimidir. Hatta bu tip siyasetçiler bazı Müslüman öncüleri, aydınları, alimleri ve akademisyenleri bile tuzağa düşürüp “Allah ile aldatma” projelerinde kullanıyorlar. Bunlara öyle bir telkinde bulunuyor ki şeytan siyasetçiler “Sen şu anda Allah’ın istediği hayatı yaşıyorsun. Senin yaşadığın hayat Müslümanca bir hayattır. Bundan daha iyi bir Müslümanlık olamaz. Sen bu halinle cennetin ta ortasına layık bir kimsesin” diyerek yaptıklarını eksiksiz ve yeterli gösterir. Bazen de işlenen bir günah ya da yapılan bir kötü işlerle ilgili “yahu bunda ne var sanki! Bunu yapmayan mı kaldı? Her iş bitti de sıra buna mı geldi?” diyerek, kimi günahları küçük gösterip, Müslüman öncüleri, aydınları, alimleri ve akademisyenleri aldatmaya çalışır.
Cenab-ı Hak Yüce Kitabında “Ey insanlar, hiç şüphesiz Allah’ın va’di haktır; öyleyse dünya hayatı sizi aldatmasın ve aldatıcı(lar) da, sizi Allah ile (Allah’ın adını kullanarak) aldatmasın.” (Fâtır, 35/5). “Şüphesiz şeytan sizin için bir düşmandır. Öyle ise (siz de) onu düşman tanıyın. O, kendi taraftarlarını ancak alevli ateşe girecek kimselerden olmaya çağırır.” (Fatır, 35/6).
Sevgili Dostlarım Canlar
Diyanet İşleri Başkanlığının tutumu yasalar gereğince doğal bir sonuçtur. Ancak birçok Müslüman şahsiyetin, alim, hoca ve önderlerin aynı çizgi içinde olmaları ve suskunlukları anlaşılır gibi değildir. AKP lideri tarafından ısrarla “laiklik İslam ile bağdaşır” denildiğinde, laik iktidarın “Hak ve sırat-ı müsrakîm üzere” olduğu, dinin kişisel olduğu, ekonominin, paranın dini imanı olmadığı söylendiğinde bile, bu büyük tahrifata rağmen çoğu alim, hoca, İslamcı aydın ve cemaat önderinin iktidara destek vermeyi sürdürdükleri ibretle gözlemlenmektedir. Bunların ya doğrudan destek olmaları, hatta bunun “farz, ibadet ve büyük bir sorumluluk” olduğunu da söyleyerek bu tahrifatı onaylayan bir desteği vermeleri yahut da susmak suretiyle dolaylı olarak destek verme konuma sürüklenmeleri söz konusudur. İşte bu tutumlar, sonuçta toplumun “Allah ile aldatılması” ve İslam anlayışının tahrif edilmesi çabasına karşı pragmatik davranarak göz yummak suretiyle onaylar duruma düşmek ya da bu saptırma ve tahrifi doğrudan meşru görmek dışında başka bir anlama gelebilir mi? Ebetteki hayır.
Peki, aldatanlar kimlerdir? Bunları şöyle sınıflandırmak mümkündür: 1-Şeytanlar 2-Bazı Politikacılar 3-Suret-i Hak’tan görünen din adamları 4-Bazı tüccarlar, pazarcılar, esnaflar 5-Bazı erkekler ve kadınlar 6-Şeytanlaşmış insanlar 7-Bazı işverenler ve çalışanlar 8-Bazı devletler 9-Allah’tan korkmayanlar
Aldananları da sınıflandıracak olursak; bunlar da: 1-Cahiller 2-Gerçeği araştırmayanlar, sorgulamayanlar 3-Her şeye körü körüne inananlar 4-Karşısındaki kişinin özüne değil, sadece sözüne bakanlar. Allah hepimizin uyanışına İslam ile şereflenmemize , araştırıp gerçek manada okumayı nasip etsin AMİN!!!
SAYGILARIMLA VESSELAM