Sevgili Arkadaşlarım Kıymetli Kardeşlerim Canlar
Hepimizin önemsediği ve çokça üzerinde durduğu güven duygusu, toplumun her kesiminde ve her alanda bulunması gerekir. Güven ortadan kalktığı ve güvensizlik yaygınlaştığı zaman, insanlarda doğal olarak her şeyi şüphe ve ihtiyatla karşılamak zorunda kalıyor ve insanlar arasındaki manevi bağlar zayıflıyor. Kişileri aldatan veya aldatmaya çalışan insana karşı, kimsenin sevgi ve saygı duymayacağı ve hatta nefret edeceği kesindir.
Geçen günlerde ziyaret ettiğim sevgili Ramazan Erkoyuncu abimin gerçekten dürüstlüğüne ve samimiyetine yıllar geçmesine rağmen tekrar şahit oldum. Başarmak için zaman gerektiğini ve bazı eksikliklerin giderilmesinde büyük çaba sarf ettiğini samimi bir şekilde anlattı. İnanıyorum ki büyük başarılara imza atacak. Cenabı Allah Emeğini Zayi Etmesin.
Sevgili Dostlarım Canlar
Büyük bir Şirketin Yöneticisinin böylesine Doğru ve dürüst olması çok önemli , Ramazan Erkoyuncu Ağabeyimde kendi şahsına karşı tutumundan başlamak üzere, ilişkili bulunduğu bütün kişilere ve çevrelere karşı her türlü tutum ve davranışlarını ilgilendiren, ticari faaliyetlerden kamu görevlerine kadar hayatın bütün alanlarında ve bütün mesleklerde aranan bir erdem olmasından ileri geliyor . Doğruluk, güzel alışkanlıkların ahlaka dönüşmesinde önemli bir vasıftır. Öyleyse insan kendisine zararı dokunacağından korksa bile yine doğruluktan ayrılmamalıdır. Dürüst ve doğru olmak, aslında herkesin yükümlüğü ise de, bu günlerde nedense önemli bir erdemlilik haline gelmiş. Herhalde samimi, doğru ve dürüst insanların sayısının azaldığındandır. Toplumumuza karşı dürüst olunmasına ise hiçbir zaman şimdiki kadar ihtiyaç duyulmamıştır. Dürüstlük, huzurun ve kendiyle barışık olmanın, kısacası mutluluğun bir gereğidir. Çünkü dürüstlük, yönettiği toplum yapısının vazgeçilmez şartlarından, insanın o topluma karşı en önemli görevidir.
Sevgili Arkadaşlarım Kıymetli Kardeşlerim Canlar
Başınızda bu kadar samimi ve dürüst bir Başkan varken ilk sorumluluk siz müdürler ve çalışanları ilgilendirir. Dürüst olabilmek önce kendinize karşı dürüst olmakla başlar. İşini dürüst yapmak helalı haramı ayırt ederek yalan söylemeden gerçekleri çarpıtmadan aldatıcı tavırlar içine girmeyin. Bunun yanında, başkalarını korumak amacıyla olayları çarpıtmayın. İşini en iyi şekilde yaparak aldığınız maaşı helal ettirmelisiniz . Herkesin muhakkak kusurları ve hataları olacaktır. Evet önemli olan iyi insan olabilmektir. Hele ki iyi olmanın saflık şeklinde algılandığı, kötü olmanın kurnazlık ve zekâ ile ilişkilendirildiği bir devirde iyi olmak ve iyi kalabilmek zor iken siz gene de iyi saf temiz ve dürüst olun. İnsan önce Kendine samimi ve Dürüst olursa Bizden sonra gelen nesille bırakacağız en büyük miras bu olacaktır.
Peygamberimiz (s.a.v.), doğruluğun önemini şöyle belirtmiş: “Size doğru olmanızı emrederim. Çünkü doğruluk iyi olmaya, iyilik de cennete götürür. İnsan doğrulukta sebat ederek nihayet Allah katında ‘sıddîk/doğru’ diye yazılır. Sizi yalan söylemekten de menederim. Çünkü yalan kötülük işlemeye, kötülük de cehenneme götürür. İnsan yalan söyleye söyleye sonunda Allah katında ‘kezzâb/yalancı’ diye yazılır.” Doğruluk, o kadar güzel bir hazinedir ki onu elde eden kişi zengin demektir. Bu güzel özellik o kişiye ve çevresindekilere mutluluk getirir. İnsanlar birbirine güvenir Her şeyin doğruluk üzerine kurulduğu yerde yalana yer yoktur.
Yazıyı bir hikaye ile sonlandırayım
Mevlana Cellaleddin Rumî, Ramazan ayının bir akşamı talebelerinden birisinden incir istemiş. Bu zat tanıdığı bir dostunun bahçesine gitmiş ve dostunu bahçede bulamamış. Buna rağmen bir sepete taze incir doldurarak getirmiştir. Mevlana bu incirlerden birisini yemek üzere ağzına almış. Fakat yemeden ağzından çıkarıp atmış. İnciri getiren talebeye demiş ki: Bu incirin içi tamamen kemikleşmiştir/ taşlaşmıştır. Bu incirler bu şekliyle yenilmez. Diğer müritleri sepetteki diğer incirleri kontrol etmişler. Ve gerçekten kemikleşmiş/ taşlaşmış/ olduklarını görmüşler. Mevlana incirleri getiren adama tekrar bahçeye git ve yenilebilir incirleri bize getir, demiş. Adam bu defa bahçeye gittiğinde, dostunu orada bulmuş. İncirlerin fiyatını ödeyerek, bir sepet taze inciri Mevlana’ya getirmiş. Mevlana incirleri tattığında çok lezzetli olduklarını söylemiştir. Fakat müritler, incirleri getiren adamın yakasını bırakmamışlar ve ilk getirilen incirlerin neden taşlaştıklarını sormuşlar. Adam, önce getirdiği incirleri sahibinin izni olmadan, daha sonra parasını ödemek üzere getirdiğini ifade etmiştir. İşte bu hikayede adamın önce doğru ve dürüst davranmadığı ve bu davranışı Allah’ın dostu tarafından anlaşılmış olduğunu” bize anlatıyor. Adam, bundan sonra tam dürüst hareket edeceğine dair söz vererek tövbe etmiştir.
SAYGILARIMLA VESSELAM