https://www.ureticihaber.com/files/uploads/user/e653ca0b5ac63eb4e7649bf5513038de-82dfc3bf7d790607546a.jpg
Erol Sunat

Kıskançlık Yapanın Gönlüne Karanlıklar Çöker

1703 kez okundu.

Kıskanan neden kıskanır, niçin kıskanır? Kıskanmak için kendince haklı gerekçeleri nedir? Bu konu insanlar tarafından hep saklanmaya ve gizlenmeye çalışılmıştır. Ancak kullanılan kelimeler, kurulan cümleler insanı ele verir. Kıskançlık öyle kolay saklanabilen, gizlenebilen bir şey değildir. Kıskanç olduğunu açıkça söyleyebilen ve bunu yazan, çizen insanların sayısı sanırım çok fazla değil.

Kıskançlık nasıl belli olur denirse…Bu nezaket içerisine saklanmış hal ve tavırda olabilir, bir bardak suda fırtına koparmaya çalışan yersiz öfke de. Bakışlar, ani ilgiler, dalıp gitmeler, laf çarpmalar, muhatabını toplum içerisinde küçük düşürmeye çalışmalar, başarılı birinin ardından olmadık laflar etmeler, ilk akla gelen kıskançlık alametleridir.

Kıskananların kıskanmak yerine imrenmesi tavsiye edilmiştir. İmrenmek belki de kıskançlık ateşini söndürebilecek en tesirli yangın söndürücüdür. Kıskancın uğraştığı, kıskandığı hususların sahibi çoğu kez, kıskanç olmayan birisidir. Kıskanç olmayanda var olan meziyetlere, üstünlüklere, mevki ve makama, sosyal konuma erişememek kıskancı deli Eder. Senin ondan neyin eksik kışkırtmaları, içindeki canavarı uyandırmaya ve harekete geçirmeye sevk eder. Türlü düzenler kurmaya başlar.

Kazdığı bütün kuyulara kendinin düşmesi karşısında, neden bunlar hep beni buluyor diye isyanlar etmesi şaşırtıcı gelebilir. Ancak kıskanç için, bütün bu yaptıkları kıskanmak değil, bir haktır! …

Kalkıştığı işte samimiyet yoktur, iyi niyet yoktur. Hedefine ulaşsa dahi, bir türlü huzur bulamayan kalbi, ona rahat vermeyecektir.

Gönüle karanlıklar çökmeye başladı mı, siste yürüyen, yönünü kaybedenlere döner insan. Hele de bunun kıskançlıktan kaynaklandığını, düşünemeyecek kadar hırs içindeyse, tünelin ucundaki aydınlığı görmesi mucizelere kalır.

Kıskanç, bir şeyi kafasına koydu mu, her şeyi tarumar edebilir, ortalık yangın yerine dönebilir. Köprüleri atar, kırılan-kırılır, yarılan yarılır. Kendince haklı olduğu fikrinden geri adım atmaz, atamaz. Bu dünyanın etme bulma dünyası olduğu fikrine hiç sıcak bakmaz. Günah gibi, yanlış gibi, pişmanlık gibi, insani değil gibi, hiçbir fikir kıskancı yolundan döndüremez.

Birçok kıskancın, muradına erdiğinde, sunduğu duygularının arasında sevginin zerresine bile rastlanmadığı hayretler içerisinde görülmüştür. Vicdanı tartışmalı, merhameti kendine has, sadece kendisi için yaşayan, zafer anında bile mutluluğa ve huzura kavuşamayan bir insandır kıskanç. Böyle olunca da, gönlü kararan, kıskançlıktan gözü dönen bir kıskancın, amacına ulaşmak için kurmadığı tuzak, tezgah, düzenek ve hile kalmaz.

Bir dairede aynı makama göz dikenler arasındaki kıskançlıklar, laf taşımalar, birbirlerinin ayağını kaydırmaya çalışmalar ayyuka çıktığında, ya o çalışanlar başka yerlere dağıtılmış, ya da dışarıdan biri o makama atanarak, kıskançların hevesleri kursaklarında bırakılmıştır. İyi saz çalan bir insanın yeteneğini ben niye onun gibi çalamıyorum diye kıskanan insan, saz çalmayı geliştirse dahi o işe gönlünü, ruhunu veremediği için, kıskandığını geçememiştir.

Komşusu güzel yemek yapıyor diye, mahallenin bütün kadınları onu övüyor diye kıskanan bir kadın ya yemeğin altını yakar ya da tuzunu, biberini unutur. Oysa, o güzel yemek yapan kıskanç komşusunun aksine, onda hiç var olmayan bir şey katmıştır o yemeğin içine. Sevgisini.

Ne mi diyor Hz. Mevlâna?

“Sen, kıskanç olmayana düzen kurup kıskançlık edersen, o kıskançlıktan gönlüne karanlıklar çöker.”

Neler Söylendi?