Affedin demesi kolay yapması en zor olan şeydir.
“Nasıl affedelim. Yaptıklarını bir bilseniz siz affeder misiniz” dediğinizi duyar gibiyim. Haklısınız
hem de çok. Her zaman söylediğimiz gibi “ HAKLI OLMAK MI, MUTLU OLMAK MI ÖNEMLİ OLAN”
Şu koşacak hayatta mutlu olmanın yollarını aramıyor muyuz?
Neden kirli çizmeleriyle beyninizde gezmelerine izin veriyoruz?
Affetmenin karşıya verilmiş bir ödül, yaptıklarını onaylıyormuşuz gibi geliyor değil mi?
Seneler geçse de bir türlü yapılanları unutamıyoruz. Elimiz ayağımız titiyor. İlk günkü gibi kalp
atışlarımız değişiyor.
Sadece İslamiyet’te değil tüm kadim bilgilerde, dinlerde AFFEDİN KURTULUN deniyor!
Affetmekle ilgili pek çok öğüt ve nasihat bulunmaktadır. Peygamber Efendimiz hem affetmenin
faziletlerini anlatmış hem de kendisi çevresine örnek olmuştur. Kulları yargılayacak tek varlık
Allah'tır. Esirgeyen bağışlayandır. Bu sebeple kulların birbirini yargılama ve cezalandırma hakkı
bulunmamaktadır.
Ruhen ve bedenen şifalanmak, iyileşmek, mutlu olmak istiyorsanız. Her şeye rağmen affedin.
Affetmedikçe ayağınıza pranga takar yerinizde sayar, ilerleyemezsiniz! Bir ileri iki geri gider
gelirsiniz.
Doktor, doktor gezer, hastalıklarınıza çare bulamazsınız. Ağrılar içinde kıvranır o doktor bu hastane
bırakmaz gezersiniz. Sonra da doktorlar bulamıyor dersiniz.
Ah ah doktorlar ne bilsin senin içindeki kopan fırtınaları. Öfkeyi, kızgınlığı, verdiğin savaşı.
İlk önce sen içindeki iç sesini susturup bitirecek, affedeceksin. Zincirlerinizden, prangalarınızdan,
bağımlılıktan kurtulacaksınız. Sırtınızdaki tonlarca ağırlıktaki yükü indirecek hafifleyeceksiniz.
Bunlarla nasıl yaşamışım bunca zaman diye gülüp geçeceksiniz.
Bir yılan tarafından ısırıldığınızı hayal edin. Zehirden kurtulmak yerine yılanı kovalayıp neden
ısırdığını bulmaya çalışıyorsunuz.
Yılana ısırılmayı hakketmediğinizi ispatlamaya çalışıyorsunuz!
Çoğu zaman kendimizi iyileştirmeye odaklanmak yerine, acımızın kaynağına odaklanırız. Bizi
inciten, kıranlardan bir cevap ararız.
Bunu yaparken zehir yayılmaya devam eder. Daha fazla zehirler, zarara yol açar.
Gerçek şifa, deva, iyileşme açıklamaları dışarda aramayı bırakıp dikkati kendi içimize iyileşmeye,
büyümeye yönelttiğimizde başlar.
Öfkeye tutunmak, zehir içip başkasının ölmesini beklemek gibidir. Ne kadar uzun süre tutunursanız
kendinize o kadar çok zarar verirsiniz. Başkaları için değil kendiniz için affedin!
Affetmek acıyı hoş görmek, yaptıklarını onaylamak, onu ödüllendirmek değildir. Asıl kendimizden,
sırtımızdan indirip bir kenara bırakmaktır. “Seni büyük birine havale ediyorum. Ben seninle
uğraşamam, gücümde yetmez. Yoluma sensiz devam edeceğim” demektir.
Bu acıyı hoş gördüğümüz anlamına gelmez! Acı yerine barışı, kin ve nefret tutmak yerine
mutluluğu, büyümeyi seçtiğiniz anlamına geliyor!
Affetmek size karşı yapılan hatayı unutmak değil, kalbinizi ve
ruhunuzu o hatanın etkisinden kurtarıp özgür bırakmak
anlamına geliyor. Kişi ne kadar kırılırsa kırılsın,
karşısındakini affettiğinde aslında kendini de kin yükünün
ağırlığından kurtarmış oluyor.
Affetmek iyi insanların intikamıdır.
Düşmanlarınızı her zaman bağışlayın. Hiçbir şey onların bu kadar çok canını
yakmaz!
Kısacık ömrü başkalarıyla uğraşmaya ayıramam.
Yaşamak güzel ömür kısa. Yaşayın yaşayabildiğiniz kadar.
Bırakalım diğerlerini kendi gibilere.
Birisi sana zulmettiği zaman ondan intikam alma.
Aksine uzaktan izle.
Kaderi göreceksin.
Kader, hesabı görmekte eşsizdir. Sabret