GÜNCEL

Prof. Dr. Karauğuz “Kitaplarındaki yalanları, görüp Kur’an’a saldırıyorlar”

Eski Çağ Tarihçisi Prof. Dr. Karauğuz Aydınlar Ocağı’nda Kur’an arkeolojisi üzerine konuştu

Prof. Dr. Karauğuz “Kitaplarındaki yalanları, görüp Kur’an’a saldırıyorlar”

Konya Aydınlar Ocağı’nın düzenlediği Salı Sohbetlerinde Kur’an Arkeolojisi üzerine konuşan Prof. Dr. Güngör Karauğuz “Arkeolojide batının hedefi ideolojisini doğrulatmak, ırkının izlerini sürmekti. Biz ise bu hedefte geç kaldık” dedi.

İl Halk Kütüphanesindeki konuşmasına Tevrat ve İncil’deki fasıllardan ayet olarak söz edilmemesi gerektiğine işaret ederek başlayan Karauğuz “Ayet Kur’an’a mahsustur. Diğer kitaplardaki yazılar için ayet denilemez” dedi. Hitit isminin Tevrat’ta geçtiği için bugün o kavmin Hititliler olarak anıldığına da işaret eden Karauğuz “Cumhuriyet’in ilk döneminde Hititler için Eti adının kullanılması doğruydu. Ancak sonraki dönemde Hitit kelimesi ideolojiye bulandırıldı” diye konuştu.

Batılı devletlerin Mezopotamya’dan başlayıp Osmanlı coğrafyasını delik deşik ederek buldukları arkeolojik eserleri kaçırdıklarını kaydeden Karauğuz sözlerini “Kâğıdın icat edilmediği dönemlerde peygamberlere gelen vahiyler taş tabletlere yazılıyordu. Batılı arkeologlar bazı tabletleri buldu ve okumayı da başardı. O yıllarda Türkiye bu işlerle uğraşmıyordu, çünkü yedi düzel birleşmiş bize saldırıyordu. 1915’de biz Çanakkale’de savaşırken bir Çek papaz Çorum Boğazköy’deki tabletleri okuyordu. Türkiye 1932’de Büyük Türk Tarihi Kongresini topladı, çünkü devlet tutunacak bir dala arayışı içindeydi ve bu işlerle ilgili ilim adamlarımız yoktu” diyerek sürdürdü.

Atatürk’ün, bu ilmi öğrenmeleri için Batıya gönderdiği insanların hepsinin Selanikli olmasının eleştirilere yol açtığını ve gidenlerin de döndükten sonra Türk tarihi ile ilgili kalem oynatmadıkları gibi kendi dillerini dahi kullanmadıklarına dikkat çeken Karauğuz “Geçen zamanda arkeoloji ilmi hangi yaramıza merhem oldu, buna bakmamız lazım. Biz bu işe gönül vermezsek halâ da olmayacak. Arkeolojide yerli ve milli şeyler yapmak zorundayız. Yürürlükteki Müzeler Nizamnamesini Abdülhamid Han hazırlamıştı” dedi.

Birinci Dünya savaşında OsmanIı’nın yaptığı meşhur anlaşmaya neden ‘Sevr anlaşması” adı verildiğine de vurgu yapan Karauğuz “Sevr dedikleri yer o zaman küçücük bir köydü. Ama Osmanlı’yı masaya zorlayanların hedefi peygamber Efendimizin hicret yolunda sığındığı yer olan Sevr Mağarasının rövanşını almaktı. Güya İslâm’ın bitişini sembolize etmesi için o anlaşmaya Sevr Anlaşması adını verdiler. Unutmayalım; gâvurun oyunu değişmez, oyuncuları değişir” diye konuştu.

Konuşmasında Tevrat ve Gılgamış destanından örnekler verip o hususlarda Kur’an’daki cevabı ayetleri de anlatan Karauğuz “Gılgamış tabletlerinde Nuh tufanının evrensel olduğundan bahsedilir ve Tevrat’ta da çok benzer şekilde yazılıdır. Ama Kur’an doğrusunu anlatır, çünkü Allah insanlığa değil suçluya ceza verdiğini yine Kur’an’da ifade eder. Nuh’un gemisine dair de tabletlerde ve Tevrat’ta benzerlikler olmasına karşılı Kur’an bunun da doğrusunu bize anlatır. Tevrat ve Gılgamış, bezer ifadelerle Tanrının dünyayı altı günde yaratıp yedinci gün dinlendiğini yazarken Kur’an Allah’a hiçbir yorgunluğun olmayacağını söyler. Yani Kur’an Dünyanın biriktirdiği bütün bilgilere hâkimdir ve bunların yalan ve yanlış olanlarına cevap da vermektedir” dedi.

Sözlerine “Bizim Gılgamış destanıyla, Tevrat ya da İncil’le işimiz yok; görülüyor ki onlar destanları biraz değiştirip kitaplarına koymuşlar; bize Kur’an lâzım” diyerek devam eden Karauğuz “Batıda bazıları çıkıp bizim mukaaddes Kitabımızı yakmaya neden teşebbüs ediyor, biliyor musunuz? Çünkü Kur’an’ı okuyunca kendi kitaplarındaki yalanları görüyorlar da ondan saldırıyorlar. Arkeolojiye Kur’andan bakınca diğer kitaplardaki yalanları görüyoruz. Bizim Türk Arkeoloji Enstitüsünü mutlaka kuramız lâzım. İlgili okullarda Kur’an Arkeolojisi Bölümleri de açılmalı ve arkeologlarla aynı statüye sahip olmalılar. Medeniyet Yunan’dan değil Anadolu’dan yükseldiği halde biz bu sahada adam yetiştirmediğimiz için anlatamadık. Batılı seyyahlar işlerini ibadet aşkıyla yaparken bizimkiler seyirlik geziler yaptı” diyerek sözlerini tamamladı.

Program sonunda Aydınlar Ocağı Başkanı Dr. Mustafa Güçlü Karauğuz’a teşekkür ederek günü anısına kitap takdim etti.

AdminAdmin