GÜNCEL

NEÜ’de “Ramazanda Sağlıklı Beslenme ve Gıda Güvenliği” Konuşuldu

Necmettin Erbakan Üniversitesi (NEÜ) Meram Meslek Yüksekokulunda (MYO) düzenlenen seminerde “Ramazanda Sağlıklı Beslenme ve Gıda Güvenliği” konusunda önemli bilgiler verildi.

NEÜ’de “Ramazanda Sağlıklı Beslenme ve Gıda Güvenliği” Konuşuldu

NEÜ Meram Meslek Yüksekokulu Konferans Salonu’nda gerçekleştirilen etkinliğin moderatörlüğünü Meram MYO Gıda İşleme Bölümü Öğr. Gör. Öznur Eymir yaparken NEÜ Nezahat Keleşoğlu Sağlık Bilimleri Fakültesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hasan Hüseyin Kara ile Nezahat Keleşoğlu Sağlık Bilimleri Fakültesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü Öğr. Gör. Dr. Şenay Burçin Alkan, katılımcıları “Ramazanda Sağlıklı Beslenme ve Gıda Güvenliği” konusunda bilgilendirdi.

“Mutlaka Sahur Yapılmalı”

Bilimsel araştırmalarla oruç tutmanın insan sağlığına faydalı olduğunun ortaya konduğunu ve bu tür çalışmaların devam ettiğini aktaran Öğr. Gör. Dr. Şenay Burçin Alkan, “Ramazan ayında beslenmemize dikkat etmek istiyorsak mutlaka sahura kalkmamız gerekiyor. Sahurda yağlı, ağır yiyecekler değil suyla beraber az yağlı, daha hafif kahvaltılıklar, yumurta, beyaz peynir, taze sebzeler, süt yoğurt grubundan bir besin ve meyveler tercih edilebilir. Sahurdan sonra hemen uyumak reflü şikayetini arttırabileceği için sahuru yaptıktan belli bir süre sonra uyunmasını öneriyoruz” dedi.

“İftardan Sahura Kadar Aralıklarla 10 Su Bardağı Su Tüketilmeli”

İftarda hurma veya suyla orucu açtıktan yaklaşık 10 dakika sonra besin değeri yüksek çorbalar tüketilebileceğini kaydeden Öğr. Gör. Dr. Şenay Burçin Alkan, “İftarda ana yemek seçiminde ise, haftayı belli günlere ayırarak; bir iki gün sebze, bir iki gün et, bir iki gün de kuru baklagiller yemeği yenebilir. Burada pişirme yöntemleri de önemli. Besin öğelerinin kaybına ve mide rahatsızlıklarına yol açabildiği için kızartma ve kavurmaları olabildiğince tercih etmemeliyiz. İftarda yemeğin yanında yoğurt, ayran, salata, tam tahıllı ekmekler tüketmek sağlık açısından faydalı. Ayrıca iftardan 1-2 saat sonra da hafif sütlü tatlılar ya da meyvelerle bir ara öğün yapılabilir. İçecek konusunda da bir iki bardak açık çay içilebilir. İftar ve sahur arasında belli aralıklarla 1,5-2 litre yani 10 su bardağı su tüketmek gerekmektedir” diye konuştu.

“Ramazan Ayında da İsraf Etmemeye Dikkat Edilmeli”

Ramazan ayında kurulan büyük iftar sofralarında ve davetlerde besin israfına yol açılmaması gerektiğinin altını çizen Alkan, “İsrafın önlenmesi adına planlama yapılabilir. Fazla pişirilen yemekler, uygun koşullarda saklanıp daha sonra tüketilebilir ya da komşularla, yakınlarla paylaşılabilir” ifadelerini kullandı.

Gıda güvenliğinin bir parçası olan gıda muhafazasının israfın önlenmesine de yardımcı olacağını belirten Prof. Dr. Hasan Hüseyin Kara ise, “Gıda güvenliği prensiplerine uyulduğunda ürünlerin tüketilinceye kadar sağlıklı bir şekilde saklanması sağlanır ve böylelikle israfın da önüne geçilmiş olur” dedi.

“Dondurulmuş Gıda Kullanımında Bilinçli Olmak Gerekiyor”

Dondurulmuş gıda tüketiminin gün geçtikçe yaygınlaştığını söyleyen Prof. Dr. Kara, “Bu durum yurt dışında daha fazla ama bizim ülkemizde de oldukça arttı ve daha da artacağını düşünüyorum. Dondurulmuş gıdaların kullanımına ilişkin bilinçlenmenin geliştirilmesi gerekiyor. Eğer alışveriş listemizde dondurulmuş ürün bulunuyorsa, o ürünün alışverişin en sonunda ödemeye gitmeden hemen önce alınması gerekir. Alışverişin ardından da en kısa sürede evimizdeki donduruculara yerleştirmemiz ya da eve gelir gelmez ürünü hazırlamamız gerekir. Dondurulmuş ürünü aldıktan sonra eve gitmeden belli işleri halletmek, bir arkadaşa uğrayıp sohbet etmek, oyalanmak oldukça yanlış. Dondurulmuş ürünlerde çözünme söz konusu olursa çözünmüş ürünü tüketmeyip tekrar dondurursak hem besin değeri düşer hem de mikrobiyal riskler beraberinde gelmiş olur. Bu konuya çok dikkat etmek gerekiyor” ifadelerini kullandı.

“Alacağımız Ürünlerin İçeriği ve Raf Ömrünü Mutlaka Kontrol Etmeliyiz”

Etiket okur yazarlığının bireylerde geliştirilmesi gerektiğine vurgu yapan Prof. Dr. Kara, “Bir ürünün içindekiler kısmını, raf ömrünü okumalıyız. Gıda katkı maddeleri konusunda da, devletin denetlediği güvenilir firmaların ürettiği ürünlerde kolay kolay sorun oluşmaz. Uzun yıllardır bilinen ve yaygın kullanıldıkları halde toksik etkileri hiç gözlenmemiş gıda katkı maddelerinin yer aldığı GRAS listesi bulunmaktadır. Bu listedeki gıda katkı maddeleri herhangi bir limit olmaksızın gıdalarda güvenle kullanılabilmektedir. Bu liste haricindeki katkı maddelerinin bulunduğu gıdaların tüketiminde aşırıya kaçmamakta yarar bulunmaktadır. Ayrıca kızartılmış ürünlerin aşırı tüketilmesinin insan sağlığına olumsuz etkileri olabileceğine ilişkin çeşitli bilimsel veriler bulunmakta olup bu ürünlerin az tüketilmesine dikkat edilmelidir” şeklinde konuştu.

“Mümkün Olduğunca Katkı Maddesi İçermeyen Ürünler Tercih Edilmeli”

Tüketici tercihinin mümkün olduğunca hiçbir gıda katkı maddesi içermeyen ya da sınırlı düzeyde güvenirliği yüzde 100 kanıtlanmış katkı maddesi içeren ürünler yönünde olması gerektiğini kaydeden Kara, “Bir diğer yanlış ise ambalajlı sütlerde gıda katkı maddesi bulunduğu yönündeki algıdır. UHT veya günlük sade sütlerin uzun raf ömürleri katkı maddeleri ile değil, kullanılan yüksek teknoloji sayesinde, ısıl işlem ve ultrafiltrasyon gibi fiziksel işlemlerle temin edilmektedir. Endüstriyel bir ürün olması, devletin bu üretimi yapan fabrikaları devamlı denetlemesi ve tüketici tercihini kazanmak için fabrikaların olası süt hilelerine ve kaliteye ilişkin çok sayıda analiz yapması bu sütleri rastgele bir yerden ya da birisinden açıkta alınan sütlere göre çok daha güvenilir, çok daha sağlıklı hale getirmektedir. Güvenli gıda tüketimi ile ancak, milattan önce 500 yılında Hipokrat’ın vurgu yaptığı “Gıdalar şifanız, şifanız gıdanız olsun” sözündeki faydaya ulaşabiliriz” ifadelerini kullandı.

AdminAdmin