GÜNCEL

İletişim Başkanı Altun,Bu tür etkinlik dünyada yüklendiğimiz sorumluluğu ve ahlaki vazifemizi tekrar hatırlatıyor

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, TRT World Citizen tarafından düzenlenen "Humanitarian Film Festival" (İnsani Film Festivali) ödül töreninde yaptığı konuşmada "Bu tür etkinlikler, sanatın gücüyle bize insan olarak bu dünyada yüklendiğimiz sorumluluğu ve ahlaki vazifemizi tekrar hatırlatıyor." ifadelerini kullandı.

İletişim Başkanı Altun,Bu tür etkinlik dünyada yüklendiğimiz sorumluluğu ve ahlaki vazifemizi tekrar hatırlatıyor

TRT World Citizen tarafından, AKM'de düzenlenen "Humanitarian Film Festival" (İnsani Film Festivali) ödül töreninde bir konuşma yapan İletişim Başkanı Altun, hitabına "TRT'nin son yıllarda 'özü sözü insan' diyerek sürdürdüğü insan odaklı yayıncılık politikasının en anlamlı tezahürlerinden birisi olan bu festivalin, tüm insanlık için hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum." diyerek başladı.

Tüm dünyanın ekonomik krizler, salgınlar, kıtlık, iklim değişikliği ve süregiden çatışmalar nedeniyle son derece kritik bir eşikten geçtiğinin altını çizen İletişim Başkanı Altun, acı ve çaresizlik içindeki milyonlarca insana, sanatın gücüyle dikkat çeken bu festivali son derece kıymetli bulduğunu belirtti.

İletişim Başkanı Altun, konuşmasına şöyle konuştu:

"21'inci yüzyıl başlamadan hemen evvel, çatışma ve krizlerin büyük ölçüde son bulacağına, tüm dünyanın barış içinde bir arada yaşayabileceğine dair çok büyük umutlar besleniyordu.

İkinci Dünya Savaşı'nın hemen sonra ortaya çıkançift kutuplu dünya düzeninin sona ermesiyle birlikte, bilhassa Batılı siyasetçiler ve sosyal bilimciler 21'inci yüzyılın insanlık için refah ve barışın hüküm süreceği bir dönem olacağını müjdelemeye başladılar.

Bununla birlikte çok kısa bir süre içinde anlaşıldı ki bu müjdenin yalnızca askeri çatışmaları, ekonomik krizleri, sosyal patlamaları ve insanî trajedileri büyük ölçüde Batı dışı bölgelere ihraç etmekle bir ilgisi vardı. Diğer bir ifadeyle barış ve refah, tüm insanlık için değil, Batı merkezli "insanlık" tanımına uyan toplumlar ve zümreler için müjdeleniyordu.

Dünyanın geri kalanı ise vekâlet savaşlarının arenası olmaya, yerel çatışmalara, açlığa ve kıtlığa mahkûm bir durumda kaderine terkedilecekti. 21'inci yüzyılın ilk çeyreğini geride bırakmak üzere olduğumuz bu günlerde insanlık, tarih boyunca tecrübe etmediği ölçek ve çeşitlilikte; küresel düzeyde etkilerini yoğun şekilde hissettiğimiz birçok insanî trajediyle yüzleşmekte; tarifsiz acılara dûçar olmaktadır. Bugün hâlâ milyonlarca kişi, savaş ve şiddetli çatışmalar dolayısıyla hayatını kaybediyor ya da en iyi ihtimalle, yaşadığı yerleri terk etmek zorunda kalıyor.

Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği tarafından 2023'ün ortaları itibarıyla paylaşılan veriler göstermektedir ki bugün dünyada yaklaşık 110 milyon insan çeşitli sebeplerle zorla yerinden edilmiş durumdadır. Bu noktada içimizdeki adalet duygusunu zedeleyen tabloyu yine bize BM verileri apaçık bir şekilde gösteriyor: Dünya üzerindeki tüm mültecilerin ve çeşitli nedenlerle uluslararası koruma arayışındaki bu insanların %76'sı, düşük ve orta gelirli ülkeler tarafından misafir ediliyorlar.

Refah seviyesi daha yüksek olan gelişmiş ülkeler ise söz konusu krize yönelik sorumluluk almaktan ısrarla kaçınıyor. Büyük bir kısmını Suriyeli, Ukraynalı, Afganistanlı, Güney Sudanlı ve Myanmarlı düzensiz göçmenlerin oluşturduğu bu insan toplulukları maalesef, insanlığın içinde bulunduğu acıların yalnızca bir kısmını gözler önüne seriyor.

Yine bugün, milyonlarca kişi açlık ve kıtlıktan, temiz suya erişmekten, en temel sağlık hizmetlerini almaktan dahi mahrum durumdadır. Çatışmalar, iklim değişikliği ve küresel durgunluk sebebiyle bugün modern tarihin en büyük gıda krizini yaşayan dünyamızda, 53 farklı ülkeden yaklaşık 222 milyon kişinin gıdaya erişim noktasında güvensizlik yaşayacağı tahmin ediliyor. Dünyanın en gelişmiş ülkelerinde dahi, yüzbinlerce kişi evsiz-barksız yaşamaya çalışıyor. Buna bağlı olarak suç oranları birçok yerde hızla artıyor ve etkileri on yıllar sürecek, nesillerin kaybolmasına neden olacak ölçüde sosyal kırılmalara sebebiyet veriyor.

OECD verilerine göre sadece ABD'de yaşayan evsiz insan sayısı yaklaşık 600 bindir. Tüm bunların yanı sıra bugün milyonlarca kişi etnik, mezhepsel, ideolojik ya da dinî aidiyetleri nedeniyle sürekli olarak baskı ve şiddete maruz kalıyor.

Demokrasinin beşiği olarak görülen, ifade özgürlüğü ve yaşam tarzlarına hiçbir müdahalenin olmadığı ileri sürülen bir takım Batı ülkelerinde yükselen İslam karşıtlığı ve Müslümanlara yönelik saldırılar bunun en somut örneklerinden birisidir.

Öte yandan bugün, PKK/YPG ve DEAŞ gibi terör örgütlerinin zoruyla çatışmalarda cepheye sürülen çocuklar olduğu gibi büyük şirketlerin daha fazla kâr güdüsüyle işçi olarak çalıştırdığı çocuklar da günümüzdeki insanî durumu gözler önüne seren bir başka trajedidir. Benzer şekilde, sadece cinsiyetleri nedeniyle birçok ayrımcılığa ve şiddete maruz kalan kadınların durumu 21'inci yüzyıl dünyasının görülmek istenmeyen yüzüdür. İşte tüm bunlar, hakkında büyük umutlar beslenen 21. yüzyılın genel insanî manzarasını oluşturuyor. Birçok uluslararası kuruluş, birçok sivil girişim bu gibi istatistikleri tutmakta son derece uzmanlaşmış durumdadır.

Her ne kadar gerekli olsa da istatistik tutmak, sayılar ve grafiklerle dolu sayfalarca raporlar yayınlamak, insanlığın nispeten daha avantajlı olan kesimlerinde, mazlum ve muhtaç durumdaki milyonlarca insanın yaşadığı acılara dair bir farkındalık oluşturmaktan varestedir.

Acının ve muhtaç durumda olmanın ne demek olduğunu bize, aklımıza hitap eden sayılardan daha fazla, tıpkı burada yarışan sinema filmleri gibi yüreğimize dokunacak, sanatkârca ortaya konmuş anlatılar söyleyebilir. İnsani krizlere karşı bizi harekete geçirecek esas şey, rakamlara indirgenmiş ya da kategorize edilmiş trajediler değil; bu tür acıları ve bu acıları yaşayanların hayatını tek tek anlayabilmektir.

2018'den bu yana TRT World Citizen Humanitarian Film Festivali, işte bu amaç doğrultusunda bir sorumluluğun ifasını yüklenmiştir. Dolayısıyla bu festival dünyanın dört bir yanındaki mazlumları, muhtaçları, acı içinde bulunanları anlamamızı sağlayacak eserler veren sinema sanatçılarını aynı amaç etrafında birleştiriyor ve bir araya getiriyor.

Tam olarak bu yüzden, TRT'nin düzenlediği bu festivali çok ama çok kıymetli buluyorum. Zira bu tür etkinlikler bizlere, gündelik telaşe ve meşguliyetlerimiz arasında dikkatimizden kaçan nice insan hikayesini görebilme, anlayabilme ve onlarla empati kurma imkânı sunuyor. Bir bakıma, sanatın gücüyle bize insan olarak bu dünyada yüklendiğimiz sorumluluğu ve ahlaki vazifemizi tekrar hatırlatıyor.

Şunu gönül rahatlığıyla söyleyebilirim ki Türkiye Cumhuriyeti'nin sahip olduğu manevi miras, insanı ve vicdanlı olmayı hareket ufku olarak belirleyip dünyaya öncelikle bu gözle bakmamız gerektiğini söyleyegelmiştir. Ülkemizin insanî dış politika anlayışıyla bugüne kadar çok çeşitli coğrafyalarda ortaya koyduğu çabalar, bölgesel ve küresel düzeyde barış, adalet, istikrar ve güvenliğin tesis edilmesine yönelik son derece kıymetli girişimler olarak tarihe geçmiştir.

Bugün Türkiye, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde küresel adalet arayışına öncülük etmekte, cesurca "Dünya Beş'ten Büyüktür" ve "Daha Adil Bir Dünya Mümkün" demektedir. Anadolu, nerede bir mazlum, nerede bir muhtaç görse yardıma ilk koşan; elindekini paylaşmayı en büyük erdem bilen ve haksızlık karşısında susmanın en büyük kötülüklerden birisi olduğuna inanan insanların yurdudur. Bunun en son örneğini İsrail'in, Gazze'ye yönelik insanlık dışı saldırılarında gördük ve görmeye devam ediyoruz. Çatışmaların ve Gazze'deki insanî trajedinin bir an önce son bulması adına Türkiye, ateşkes için garantörlük rolünü üstlenmek gibi somut tekliflerle sorumluluk üstlenen ve bölgeye yardım gönderen ilk ülkelerden birisi olmuştur.

Batılı ülkeler, savaş suçu işlediği apaçık olan İsrail'in saldırılarını meşrulaştırmaya çalışırken, Türkiye, Gazze'de ve Filistin'in muhtelif bölgelerinde, İsrail'in sürdürdüğü zülme karşı Büyük Filistin Mitingi'yle, tek yürek olarak karşı çıkmıştır.

Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan, sözde medeni ve demokratik ülkelerin gösterdiği ikiyüzlülük ve korkaklık karşısında gerçekleri haykırmaya devam etmektedir. Biz Türkiye olarak küresel ve bölgesel sorunların çözümünde insanî yaklaşıma her zaman öncelik verilmesinden ve diplomatik kanalların daima açık tutulmasından yanayız. Dahası bu konuda kamu diplomasisi gibi devletlerarası modern etkileşim araçlarını etkin bir şekilde kullanmaya, krizler ve trajediler konusunda ön alıcı ve önleyici mekanizmalar geliştirmeye azami derecede önem veriyoruz. Bu kapsamda ülkemizin küresel barış ve istikrar için sorumluluk almaktan asla kaçınmayan anlayışını ve bu konudaki hassasiyetlerini, kamu yayıncımız TRT'nin, kendi faaliyet sahasına başarıyla taşıması bizler için son derece memnuniyet vericidir.

TRT World Citizen Humanitarian Film Festivali de (İnsan Film Festivali) Türkiye'nin bu konudaki hassasiyetinin kurumsal tezahürlerinden birisi olarak öne çıkmıştır. Bu yıl, dünyanın dört bir yanından 100'lerce filmin, bu festivale başvurmuş olması da son derece önemli ve az önce bahsettiğim küresel tablo açısından oldukça anlamlıdır. Zira bu Film Festival'i çeşitli küresel sorunları ve milyonlarca kişiyi etkilemekte olan insanî krizleri özgün bir bakış açısıyla ve aynı zamanda sinemanın ifade gücüyle gündeme getiren bir girişimdir.

Biz, bu girişimin, ürettikleri eserlerle, esasında insanlığa da hizmeti dokunan siz değerli yapımcı ve yönetmenleri bir araya getirmesini ve bu sayede etkisinin günden güne daha fazla büyümesini güçlü bir şekilde destekliyor ve samimiyetle arzuluyoruz.

Bu vesileyle başta TRT Genel Müdürü Prof. Dr. Sayın Mehmet Zahid Sobacı olmak üzere bu ve benzeri uluslararası organizasyonlara imza atarak "insanı ve insana ait değerler bütününü" gündemde tutan tüm TRT çalışanlarını ve özellikle bu festivale destek veren kıymetli arkadaşlarımı tebrik ediyorum.

Bu festivalin, tüm insanlık ailesi için barış, refah, adalet ve istikrar temin etme yolunda büyük katkılar sunmasını temenni ediyorum."

TRT Özel Ödülü, dünyanın kanayan yarası Filistin için verilmiştir

TRT Genel Müdürü Mehmet Zahid Sobacı ise törende yaptığı konuşmada, festivalin anlatıyı, sanatı, sinemayı insani meselelere odaklayan, duyguyu, düşünceyi, idraki ve tepkiyi harekete geçiren yapımların duyurulduğu, gösterildiği ve ödüllendirildiği bir platform olduğunu söyledi. TRT Özel Ödülü'nün kitlesel bir katliamın gerçekleştiği dünyanın kanayan yarası Filistin için verildiğini dile getiren Sobacı, feryatları duyulmayan insanların hikayesini anlatmanın önemine dikkati çekerek, "Uluslararası alanda anlatıda, içerikte ve yayında çeşitliliği, zenginliği ve 8 milyar insanın temsilini sağlamak zorundayız. İşte bu çerçevede, festivalimiz daha büyük bir anlam kazanıyor. İnsani meseleleri dünyanın ortak sorunu olarak görüp çözüm üretmeye çalışmaktan, başkası için mücadele edebilmekten ve daha adil bir dünyanın mümkün olduğunu göstermekten bahsediyorum." şeklinde konuştu.

Birincilik ödülü "Branka" adlı filmle, Ákos K. Kovács'ın oldu

Beşincisi düzenlenen festival kapsamında bu yıl, Birincilik Ödülü "Branka" adlı filmle Macaristan'dan Ákos K. Kovács'a, İkincilik Ödülü "Split Ends" ile İran'dan Alireza Kazemipour'a, Üçüncülük Ödülü "Displaced" ile Kosova'dan Samir Karahoda'ya, İklim Farkındalığı Ödülü "The Sprayer" ile İran'dan Farnoosh Abedi'ye, TRT Özel Ödülü ise "Night" ile Filistin'den Ahmad Saleh'e verildi.

Filistinli yönetmen Ahmad Saleh'in katılamadığı için video mesaj gönderdiği ödül töreni, kazananların ve katılımcıların hatıra fotoğrafı çektirmesiyle sona erdi.

AdminAdmin