EKONOMİ

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Necip Fazıl Büyük bir iman ve dava adamıydı"

Cumhurbaşkanı Erdoğan: "Bu ödüllerle sadece büyük şairimize vefa borcumuzu ödemekle kalmıyor aynı zamanda Türkiye'nin değerlerine de sahip çıkıyoruz. Ödüllendirilen her başarının daha büyük başarıların müjdecisi olacağının inancıyla hüner sahibini takdir ve taltif etmeye çalışıyoruz." dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan,

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Atatürk Kültür Merkezi'nde düzenlenen Necip Fazıl Ödülleri'nde, Necip Fazıl Kısakürek'in manevi mirasını yaşatma amacıyla verdikleri ödüllerin 10'uncusunda üstadın hatırasına sahip çıkıldığı için herkese teşekkür etti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu yıl Kısakürek'in vefatının 40'ıncı yıl dönümü olduğunu, büyük şair, mütefekkir, dava ve aksiyon adamı Necip Fazıl Kısakürek'i bir kez daha rahmetle yâd ettiğini söyledi.

Kaleme aldığı eserleriyle zor zamanlarda verdiği mücadelesiyle ömrü boyunca sergilediği dik ve dirayetli duruşuyla merhum Kısakürek'in mümtaz bir şahsiyet olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Necip Fazıl 'Büyük Doğu Davası' için fikir çilesi çeken şiirden nesire, tiyatrodan hikayeye, romandan denemeye, edebiyatın her alanında eserler veren velut, yiğit, yürekli bir münevverdi." ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu vesileyle iki ay önce ebediyete yolcu ettikleri üstadın emaneti Mehmet Kısakürek'i de burada rahmetle andığını dile getirerek Mehmet Kısakürek ile son olarak haziran ayında yine burada düzenlenen "40 Yıl, 40 Eser" etkinliğinde bir araya geldiklerini belirtti.

"Yeni yetişen gençler üstatlarından devraldıkları emaneti daha da yüceltecek"

Geçmiş yıllarda Necip Fazıl Ödülleri takdim edilen ve hayatını kaybeden Nuri Pakdil, Prof. Dr. Teoman Duralı, Rasim Özdenören, Ahmet Özalp, Prof. Dr. Nevzat Atlığ'ı da rahmetle yâd eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "İlim, edebiyat, kültür ve sanat alanlarında ekol haline gelmiş değerlerimizin vefatları, geride doldurulması çok güç boşluklar bırakıyor. Biraz önce isimlerini saydığım kültür sanat erbabımızın kıymetini onların yokluğunda daha iyi anlıyoruz, daha net görebiliyoruz. Yeni yetişen gençlerimizin üstatlarından devraldıkları emaneti hakkıyla taşıyıp daha da yücelterek kendilerinden sonrakilere en güzel şekilde teslim edeceklerine inanıyorum." diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Necip Fazıl Ödülleri'nin bu noktada çok önemli bir rol üstlendiğini vurgulayarak şunları kaydetti:

"Bu ödüllerle sadece büyük şairimize vefa borcumuzu ödemekle kalmıyor aynı zamanda Türkiye'nin değerlerine de sahip çıkıyoruz. Ödüllendirilen her başarının daha büyük başarıların müjdecisi olacağının inancıyla hüner sahibini takdir ve taltif etmeye çalışıyoruz. Necip Fazıl Ödülleri ilk gündeme geldiğinde Star gazetesinden ödül programının geliştirilerek mutlaka devam ettirilmesini istemiştim. TürkMedya Grubumuz ödüllerin kurumsallaşmasını sağlayarak gerçekten başarılı bir sınav verdi. Kendilerini hem bizi mahcup etmedikleri hem de bize mahcup olmadıkları için gönülden tebrik ediyorum." 

Star gazetesi, Kültür ve Turizm Bakanlığı ve ödül jürisinin üyelerine teşekkür eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Necip Fazıl Ödülleri'nin 10. yılı vesilesiyle bu seneki ödüllerimizi 10 farklı kategoride tevcih ediyoruz. Birazdan ödüllerini takdim edeceğimiz bilim, kültür ve sanat erbabımızı tek tek kutluyor, şahsım, ülkem ve milletim adına her birine en kalbi şükranlarımı sunuyorum." diye konuştu.

"Türk siyasetinin tüm dönüm noktalarına şahitlik etti"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, üstat Necip Fazıl Kısakürek'in siyasi, sosyal ve kültürel bakımdan Türkiye'nin en sancılı, en zor döneminde yaşadığını aktararak sözlerini şöyle sürdürdü:

"79 yıllık ömründe, iki cihan harbi dâhil nice savaş, işgal, darbe, ekonomik ve siyasi darboğazlar gördü. Osmanlı'nın yıkılışından Cumhuriyet'in ilanına, tek parti sultasından çok partili demokrasiye geçişe kadar Türk siyasetinin tüm dönüm noktalarına bizzat şahitlik etti. Asırlardır günde beş vakit semalarımızı süsleyen Ezan-ı Muhammediye'lerin binlerce yılın yabancısı garip bir sesle değiştirilmesine tanık oldu. Fatih'in emaneti, Ayasofya'nın kapısına vurulan zincirler en çok da kendisi bir Ayasofya meftunu, Ayasofya aşığı olan üstada ağır geliyordu."

"Büyük bir iman ve dava adamıydı"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kısakürek'in, yüzyıllar boyunca i’la-yi kelimetullahın sancaktarlığını yapmış bir milletin ruh köküyle bağının zayıflamasını hiçbir zaman kabullenmediğinin altını çizerek "'Yol onun, varlık onun, gerisi hep angarya; Yüzüstü çok süründün, ayağa kalk, Sakarya.' derken milleti yeniden ayağa kalkmaya davet ediyordu. 'Sen bir devsin, yükü ağırdır devin; Kalk ayağa, dimdik doğrul ve sevin.' mısralarındaki çağrının da muhatabı topyekun milletimizdir." ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, üstadın mücadelesinin, Türk milletini ruh köküyle yeniden buluşturmak olduğunu vurgulayarak şöyle devam etti:

"Üstadın, Anadolu'nun ruh kökü dediği şey ise bizi biz yapan, vatanı vatan kılan, milletimizi millet yapan kadim hasletlerin bütünüydü. Harcını, dinî ve felsefi bir olgunlukla sancılı ürperişlerle sevinçlerle ve Doğu'nun batmayan güneşiyle kardığı tüm eserlerinde üstadın öncelikli gayesi işte buydu. O, zaman ve mekân şuuruna sahip, büyük bir iman ve dava adamıydı. O gümrah bir ırmak misali akan şiirleriyle tiyatrolarıyla tenkit ve inceleme yazılarıyla bir hakikat yolcusuydu. Üstat, merhum Yahya Kemal'in, 'Ağzımda annemin ak sütü gibidir.' dediği Türkçeyi en mahir, en müessir şekilde kullanan ediplerimizden biriydi. 'İşgalcilerin' diye tabir ettiği devrinin tatsız tuzsuz, renksiz, ahenksiz lisan dayatmalarına asla itibar etmemiştir. 'Dilden daha büyük, dilden daha aziz, dilden daha gerçek, dilden daha müdafaalı vatan yoktur.' diyerek Türkçeyi savunmuştur."

"Şiirle mutlak hakikati aramıştır"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, üstat Kısakürek'in, şiir ve nesirdeki hikmetli sözlerini keskin bir zeka, derinlik, ustalık, mecaz ve nükteyle tezyin ettiğini vurgulayarak "Sanatların sultanı olarak tarif ettiği şiirle, mutlak hakikati aramıştır. Necip Fazıl'a göre mutlak hakikat Allah'tır. Şiir, Allah'ı sır ve güzellik yolunda arama işiydi. Şiire ve Allah'ın mahrem ülkesi meçhuller aleminin derbeder seyyahı olarak gördüğü şaire çok önemli görevler yüklüyordu." dedi.

Üstat Kısakürek'in, gerçekleştirmek için bütün bir ömrünü vakfettiği ideallerini ancak ve ancak genç kuşakların gerçeğe dönüştürebileceğine inandığına dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi:

"Bu gençliğin maya tutması için de üstat, kendi ifadesiyle 30 yıl boyunca uğraştı, didindi, bu uğurda zindanlara atıldı. Tüm yasaklara, tüm engellemelere rağmen, 35 yıl boyunca neşrettiği Büyük Doğu Dergisi ve kurucusu olduğu Büyük Doğu Cemiyeti ile özellikle gençlere ilham aşılamanın, öz güven ve cesaret vermenin gayretindeydi. O, mücadelesini, fildişi kulelerde değil, milletin içinde, milletiyle, bilhassa gençlerle birlikte yürüttü. Anadolu'yu karış karış gezerek, binlerce kişinin katıldığı konferanslar tertip etti. Sayısız takibata uğradı."

"Gençlikten ümidini hiçbir zaman kesmedi"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kısakürek'in, defalarca hapse girdiğine, birçok haksızlığa maruz kaldığına fakat inandığı yoldan asla geri adım atmadığına işaret ederek "Birisinde, Hakim bey, 'Artık bıktık senden.' ifadesini kullanınca verdiği cevap çok manidardır. 'Siz hancı, ben bu yolda yolcu olduğum müddetçe ben buraya daha çok uğrarım.' Geleceğin fikir yükünü sırtlayacağına inandığı gençlikten ümidini hiçbir zaman kesmedi. Rabb'im bizlere de gençlik yıllarımızda üstadın bu samimi mücadelesine omuz vermeyi bahşetti. Necip Fazıl Kısakürek'in 50. muharrirlik ve 40. mücadele yılı jübilesinin takdimini yapmak bu fakire nasip oldu." değerlendirmesinde bulundu.

"Ayasofya Cami-i Kebir aslına rücu etti"

Üstat Kısakürek'in hayattayken takdimini yapma bahtiyarlığını yaşadığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti:

"Vefatından 37 yıl sonra ise en büyük hayali olan Ayasofya'yı açma şerefine de eriştik. Allah'a hamdolsun 80 yıllık hasretin ardından zincirleri hep birlikte kırdık ve Fatih'in vasiyetine uygun olarak Ayasofya'yı asli kimliğine tekrar kavuşturduk. Ayasofya Cami-i Kebir aslına rücu etti. Birlikte bu başarıldı. Üstadın hayalini kurduğu şekilde tıpkı bir kitap gibi, tıpkı mukaddesatçı Türk gençliğinin kalbi gibi bu yüce mabedi açmayı başardık. Rabb'ime bir kez daha bizlere bu onuru, bu şerefi, Ayasofya'nın esaretine son verme bahtiyarlığını bahşettiği için sonsuz hamdediyorum."

AdminAdmin