SİYASET

MHP Lideri Bahçeli: ''Hiçbir gafil, hiçbir hain, hiçbir zalim Türkiye’nin yıkımını göremeyecektir''

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli, TBMM'de partisinin grup toplantısında açıklamalarda bulundu

MHP Lideri Bahçeli: ''Hiçbir gafil, hiçbir hain, hiçbir zalim Türkiye’nin yıkımını göremeyecektir''

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, TBMM'de partisinin grup toplantısında gündeme dair önemli açıklamalarda bulundu.

Suriye'nin kuzeyine olası kara harekatına değinen Bahçeli, "Münbiç, Tel-Rıfat ve Ayn El Arap mıntıkasında canlı terörist bırakılmamalıdır. Alayı silindir gibi ezilmelidir. Karadan süpürme harekatıyla terörün kafası kopartılmalı" dedi. Bahçeli, altılı masanın anayasa önerisine tepki göstererek, "Altılı masanın dün açıkladığı parlamenter sistem ve anayasa çalışması ölü doğmuştur. Zillet İttfakı'nın akıl hocası HDP'dir, PKK'dır. Bunların yapacağı anayasa yıkım anayasasıdır." ifadelerini kullandı.

Bahçeli'nin açıklamalarından satırbaşları şöyle:

"Bize göre Türk Milleti tarihe geçen bir kudretin adıdır, elbette bu soylu millet gerçeğinin tarih kaydını silmek, tarihi varlığına kastetmek hiç kimsenin yapabileceği veya üstesinden gelebileceği bir şey değildir.

Siyaset eğer tarihe sırtını vermezse, gücünü ve güvenini milletten almazsa üreteceği yalnızca kriz ve kutuplaşma olacaktır.

Bizim düşünmemiz gereken bir gelecek vardır. Başkaları günü birlik siyaset yapabilir ancak biz öyle yapamayız, farkımız Türk Milletine duyduğumuz aidiyet sevgisinde saklıdır.

2023 yılı için söz, inanç, hedef birliği yapıyoruz. Türkiye'yi zilletin boyunduruğu altına almaya çalışanlara asla müsaade etmeyeceğiz.

Bölünmeye ve kardeş kavgalarına 'hayır' diyenlerle aynı yolun yolcusuyuz.

İSTİKLAL CADDESİ'NDEKİ TERÖR SALDIRISI

İstiklal saldırısından sonra terör örgütüne çok ağır darbe vurulmuştur. Türkiye 2023 yılında terör belasından Allah'ın izniyle kurtulacak, tek bir terörist dahi yakayı kurtaramayacaktır. Sabır ve tahammülümüz kalmamıştır. Canilere ihanetlerinin bedeli mutlaka ödettirilecektir.

Terörle mücadelemiz bekanın, güvenliğin, huzurun meşru gerekçesidir. Son günlerde maalesef terör örgütünün hain saldırılarında şehit düşen vatandaşlarımız, askerlerimiz yüreğimize ateş düşürmüştür.

SURİYE'NİN KUZEYİNE OLASI KARA HAREKATI

Münbiç, Tel-Rıfat mıntıkasında canlı terörist bırakılmamalıdır. Alayı silindir gibi ezilmelidir. Kaç gündür dikkatimizi çekmektedir. Önüne gelen dili olan, yanaşık düzen nedir bilgisi olmayan ne kadar geveze yorumcu, sözde uzman varsa televizyonlardan Türkiye'nin kara harekatı şu günde olacak, bugünde yapılacak diye konuşur. Deprem olur bunlar ekrana çıkar. Sırasıyla ahkam keserler. Marketten pazardan çıkmadıkları izlenimini verirler. Hep aynı şeyler.

"HİÇBİR HAİN TÜRKİYE'NİN YIKIMINI GÖREMEYECEKTİR"

Türkiye'nin ne zaman ve hangi şartlarda muhtemel kara harekatı yapacağının yetkisi olmayan kişiler tarafından dillendirilmesi güvenlik zaafıdır. Buna sınır konuşmalıdır. Masa başında cetvelle sınır çizen sömürgeci anlayışın açtığı dipsiz kuyuların kapatılması bir mecburiyettir. Hiçbir hain Türkiye'nin yıkımını göremeyecektir. Cumhur İttifakı sıkılmış yumruk gibidir. Devletimiz tarihimiz aradığı inancı gücü ve kararı Cumhur İttifakı'nda bulmuştur. Zillete karşı çıkanlar Cumhuriyet'in yeni yüzyılını Türk ve Türkiye Yüzyılı yapmak amacıyla harekete geçenler Cumhur İttifakı ile kenetlenmiştir.

HAYVANLARA EZİYET

Konya'da bir meczubun hayvanlara yönelik kürek ve sopayla saldırısı, insani ve manevi değerlerin ayaklar altına alınmasıdır. Hayvanlara eziyet büyük vebaldir. Bu sorun öncelikle yerel yönetimlerin görevidir. Hayvan haklarına bağlı olmalıyız, saygı duymalıyız.

ALTILI MASANIN YENİ ANAYASA ÇALIŞMALARI 

Hiçbir parti veya sivil toplum kuruluşu, darbe anayasasından memnuniyet duyduklarını öne sürememiş. Herkes ittifak halinde yeni bir anayasadan bahsetmektedir. Ancak sıra nasıl bir anayasa yazılsın sorusuna geldiğinde de potansiyel anlaşmazlıklar ortaya çıkmaktadır. Her partiden samimi bir durum muhasebesi yapılması önemlidir. Cumhuriyetimizin 100. yıl dönümünü yeni bir anayasa ile taçlandırmak sorumluluk bilincinin gereğidir. Zillet İttifakı'nın dün açıkladığı parlamenter sistem ve anayasa çalışması ölü doğmuştur.

6'lı masayı bir araya getirsen bir MHP yapmaz.

Halkın seçtiği bir Cumhurbaşkanı'nı tek dönemle sınırlayıp, sembolik hale getirme önerisi cahilliğin ve milleti tanımayan kadirbilmezliğin bubi tuzağıdır. Artık uzlaşmak, yeni bir anayasa hazırlamak milli bir vecibedir. Buna dudak bükenler, sırt dönenler, yapay kriz çıkaranlar tarih ve millet huzurunda demokratik hesaba şimdiden hazır olmalıdır. 

Yurt içinde ve yurt dışında, televizyon ekranlarından, sosyal medya platformlarından, radyo kanallarından toplantımızı takip eden aziz vatandaşlarımıza, gönül ve kültür coğrafyalarımızda yaşayan değerli kardeşlerimize selamlarımı iletiyorum.

Tarih, geriye doğru akıp giden, aynı zamanda geleceğin çizgilerini ve çerçevesini belirleyen bir zaman kavrayışının tanımıdır.

Geçmişin geleceğe ve geleceğin de geçmişe ışık tutması, tarihin hem temellendirilmesi hem de açıklanmasıdır.

Geçmiş, insanın geleceğiyle birlikte yaşamaktadır.

Diyebilirim ki, tarih, insan ile geçmiş arasında inşa edilmiş bir köprü işlevi görmektedir.

Yaratılmış hiçbir varlık yoktur ki ister beşeriyet, ister tabiat, ister maneviyat; tarihin tesirine girmemiş ve ondan izler taşımamış olsun.

Esasen bugün olanlar dünün sonucudur.

Yarın yaşanacaklar ise bugünün eseri olacaktır.

Kimsenin önüne geçemeyeceği ilahi nizam bu şekildedir.

Yaradılışın bu muhteşem işleyişini yakalayamamış olan insanların ve toplumların ömürlerinin kısa, izlerinin silik, varlıklarının geçici olması kaçınılmaz bir hayat gerçeğidir.

Bir diğer yönüyle tarih, hayata tutunamamış, sürekliliğini sağlayamamış sayısız toplumlar için onları acımasızca öğüten bir değirmenin tasvir ve tarifidir.

Dünya coğrafyası, ayakta duramamış, varlığını sürdürememiş, saman alevi gibi parlayıp sönmüş yüzlerce toplumun bugün enkaz ve harabe haline gelmiş kalıntılarıyla doludur.

Buna karşılık, var oluşa anlam kazandıran, dün, bugün ve yarın arasındaki muazzam terkibin farkına vararak; aldığı miras üzerinden müşterek bir şuur geliştiren, bir kültürü bayrak yapan ve bu bayrağı taşıyacak nesiller yetiştiren toplumlar ya da milletler tarihe yön vermeyi başarmışlardır.

Hayat ve siyaset tarih kulvarında sürekli akış halindedir.

Bu akışın içinde, ceddini tanıyan, cesareti taşıyan, özünü bilen, öz değerlerinin aydınlığıyla uyanışa geçen, doğrulup etrafında ne olup bittiğinin farkına varan toplum ve milletler zamanın pasif bir ögesi değil, aktif ve atılgan bir övüncü haline gelmişlerdir.

Böylesi bir durum tarih olanla tarihe geçen ayrımını da netleştirmektedir.

Bize göre Türk milleti tarihe geçen bir kudretin adıdır.

Elbette bu soylu millet gerçeğinin tarih kaydını silmek, tarihi varlığına kast etmek hiç kimsenin yapabileceği veya üstesinden gelebileceği bir şey değildir.

Siyaset dediğimiz dinamik süreç, aklın rehberliğinde, hayatın olağan veya olağanüstü seyri içindeki kör düğümlerin çözülmesi ya da sorunların sürüklediği çıkmaz sokaklardan kurtulma becerisidir.

Siyaset eğer tarihe sırtını vermezse, gücünü ve güvenini milletten almazsa, üstelik değerlerle bütünleşemezse üreteceği yalnızca kriz ve kutuplaşma olacaktır.

Şu anda rehin altındaki muhalefet partilerinin açmazı da buradadır.

Doğru siyaset için evvela aranılan cevapların doğru olması gerekmektedir.

Zillet ittifakının ne cevabı cevaptır, ne de siyaseti siyasettir.

Biz kimin ne söylediğine değil, ne yaptığına bakıyoruz.

Çünkü söylenenler bir iddia, yapılanlar ise bir ispattır.

Doğru cevabı bulmak için de sorulan her sorunun isabeti vazgeçilmez önemdedir.

Misal olarak, somut gerçeğin yükselen maddi ve manevi ihtiyaçlarına milliyetçilik nasıl cevap vermeli, ağırlaşıp karmaşıklaşan meselelere hangi merkez ve mihverden bakmalıdır?

Tarihi ve milli bütünlük içinde geleceğin Türkiye’sinin karşılaşacağı risk ve tehditlerin değişken ve çok cepheli boyutlarıyla başa çıkabilmek için temin edilecek stratejik mücadelenin dayandığı esaslar yeni yüzyılın şartları dikkate alındığında nasıl olmalı, nasıl planlanmalıdır?

Cumhuriyet’in birinci yüzyılına ulaştıran milli ve manevi mukavemet ölçülerimizle, kültürel ve tarihsel müktesebat ölçeğimizin Cumhuriyet’in ikinci yüzyılına yol kazalarına, iç ve dış şoklara maruz kalmadan vasıl olabilmesi için şimdiden yapılması gerekenlerin mahiyet ve muhtevası nasıl ve ne şekilde tasarlanmalıdır?

 

AdminAdmin