Anılara Yolculuk

Mehmet Karataş

09-12-2023 02:03

Avlusunda su kuyusu bulunan evimiz vardı.

Kayısı, Elma, Erik, Kiraz ve Dut ağaçları vardı, şimdilerde varenda deniyor, evimizin önünde üzüm asması vardı, gölgesinde yer minderleri ve kamış yastıkların olduğu, masa sandalye bilmezdik, adı da kamelya değil bağ altıydı.

Her evin bir kümesi olur, tavuk ve civcivleri eksik olmazdı. Civcivleri kediler kapmasın diye az kedi kovalamadık.

Komşular, ahbaplar ve akrabalarımız vardı, bütün dertlerimizi bilirdik birbirimizin.

Bakkallarımız vardı bankamatik yerine borç alıp verdiğimiz, hiç enflasyon ve vade farkı olmadan aylık yada altı aylık veresiye yazdırırdık. Daha uzun vadeli borçlanmamızı amcamızdan, halamızdan, dayımızdan yapardık.

Öyle otomobiller dolmuşlar filan yaygın değildi, her şeyimizi ulaşım dahil at arabalarıyla yapardık.

Misket, yakar top, ebelemece, yedi kiremit, fotak, saklambaç, evcilik oynardık kızlı erkekli, yine üç taş, beş taş oynardık. Kimin kapısında acıkırsak orada doyururduk karnımızı. Mahallenin bütün kadınları annemiz, bütün erkekleri babamız gibiydi, bütün mahalle büyükleri bizim terbiyemizle ilgilenirdi, şimdi aile terbiyesi deniliyor ya biz mahalle terbiyesiyle büyüdük. Hiç birimiz mahallemizdeki kızlarla evlenemedik çünkü hepsi bizim kardeşimizdi. Kızların aileleri bize kızlarını emanet eder, bizimle gönderirlerdi çarşıya. “Mehmet hadi Fadimanayla kırmızı kütüphaneye bir gidip gelin” derlerdi.

Akşam ezanları okunmaya başladığında rahmetli annem seslenirdi “Şeytanların yere döşendiği saat oldu haydi girin içeriye” diye, istemeye istemeye girerdik içeriye, bahçe çeşmesinden veya su kuyusundan çekilmiş suyla elimizi, yüzümüzü, naylon ayakkabının izi çıkmış ayaklarımızı yıkar öyle girerdik evimize.

Mis gibi, mutlu bir hayatımız vardı, kısacası, çocuklar özgür, annelerimiz naif, büyüklerimiz şefkatliydi.

Ağaçlar, meyveler bir bir uzaklaşıp betona gömüldükçe özgürlüğümüz de çalındı sanki, sahi nereye gitti bu kocaman candan ve samimi hayatlar. 8-10 inçlik bir ekrana sığdırdık hayatımızı, yan yana oturuyor ama konuşamıyoruz. Buna da güvenli hayat diyoruz.

Kimliğimizden, kişiliğimizden, kültürümüzden koptuk, yada kopardılar.

Çocuklarımız adına üzgünüm. Nasıl bir fakirlik bu?

Tarifi yok.

DİĞER YAZILARI Lale Devrini Yaşıyoruz. 01-01-1970 03:00 VAY VAY VAY!!! 01-01-1970 03:00 Bayrama Dair! 01-01-1970 03:00 Seçim Sonuçları Bize Ne Söyledi!... 01-01-1970 03:00 Dünyada İlkler 01-01-1970 03:00 İsrail’i Protesto 01-01-1970 03:00 Türkçe Hakkında 01-01-1970 03:00 FİRAVUN ve MAZLUM!... 01-01-1970 03:00 İşgal ve Şiddet 01-01-1970 03:00 Hatıralarda Kaldı. 01-01-1970 03:00 Kur’an’ı Anlamak 01-01-1970 03:00 Günlük Hayata Dönüş!... 01-01-1970 03:00 Türk Devletine Açılan Savaş, Savunma Ma Sanayii 01-01-1970 03:00 Bu Seçim! 01-01-1970 03:00 Aydınlık Günlere 01-01-1970 03:00 Kadın Hakkı Nerede? 01-01-1970 03:00 TRT Altı Kapatılsın!... 01-01-1970 03:00 Düşünmek Vakti 01-01-1970 03:00 Siz Kimsiniz, Ben Kimim?....! 01-01-1970 03:00 Ekonomi Tıkırında 01-01-1970 03:00 Son Nokta!.... 01-01-1970 03:00 Savcılık Belgeli Orta Çağ Karanlığı 01-01-1970 03:00 Tekel ve Özelleştirme 01-01-1970 03:00